ATATÜRK VE TÜRK KADINI (16 Mart 2014)

ATATÜRK VE TÜRK KADINI (16 Mart 2014)

Kadın yoksul demek, onun bağrından bütün insanlığın yoksulluğu demektir

Bu millet, esas eğitimini aileden almaktadır. Türk milleti öyle analara sahiptir ki, her dönemin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk kadını daha yüksek kuşaklar yetiştirmeye yeteneklidir. (Enver Behnan Şapolyo, K. Atatürk ve Millî Mücadele Tarihi, s. 529)
Yardımseverler Derneği’nin ismi son şeklini henüz almadığı sırada yapılan bir toplantıda, birinin “İsim, Yoksul Kadınlara Yardım Derneği olsun!” demesi üzerine yazdırıp okuttuğu metinden:
“Yoksul kadın, burda hiçbir şeyi olmayan kadın anlamında alınmıştır. Halbuki kadın denilen varlık, kendiliğinden yüksek bir varlıktır. Onun yoksulluğu olamaz. Kadın yoksul demek, onun bağrından kopup gelen bütün insanlığın yoksulluğu demektir. Eğer insanlık bu halde ise kadına yoksul demek yakıştırılabilir. Gerçek bu mudur? Eğer kadın dünyada çalışan, başaran, zengin olan, maddî ve manevî zengin eden insanları yetiştirmişse, ona yoksul sıfatı verilebilir mi? Verenler varsa onlara nankör denirse doğru olmaz mı? Bizce, Türkiye Cumhuriyeti anlamınca kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi bugün de en saygın düzeyde, her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir varlıktır. (Perihan Naci Eldeniz, TIK. Belleten, Cilt: XX, Sayı: 80, 1956. s. 740)
Efendiler, affedersiniz, bir noktayı açıklamak için bir an duracağım. “Efendiler!” dediğim zaman hanımefendiler ve beyefendiler demektir. Kolaylıkla kullanılması gereği ve bayanlarla bayların hepsini ifade etmek için bu sesleniş şeklini uygun gördüm. 1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 86)
Kadın varlığı, ulusun bin bir noktadan temelidir! Artık, kadını süs tanımak fikrini tazelemek doğru değil! (Müjgan Cunbur, Atatürk’ün El yazısı ile Kadınlar Hakkında Düşüncesi, Türk Kadını Dergisi, Sayı: 6, 1966, s. 19)
Erkeklere ilk öğüdü, ilk eğitimi veren ve onun üzerinde ilk analık egemenliğini ve etkisini kuran, kadındır. 1930 (Afet İnan, B.M. ve M.K. Atatürk’ün El Yazıları, s. 89)
Pek yakın bir gelecekte, kadının her anlamıyla erkekle eş olacağı bir dünya doğacaktır. (Atatürk’ten B.H., s. 58)
Düşmanlarımız, bizi dinin etkisi altında kalmış olmakla suçluyorlar, duraklama ve çökmemizi buna bağlıyorlar; bu hatadır! Bizim dinimiz, hiçbir zaman kadınların erkeklerden geri kalmasını istememiştir. Allah’ın emrettiği şey, erkek ve kadının beraber olarak bilim ve bilgiyi kazanmasıdır. Kadın ve erkek bu bilim ve bilgiyi aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla donanmak zorunluluğundadır. İslâm ve Türk tarihi incelenirse görülür ki, bugün kendimizi bin türlü sınırlamalarla bağlı zannettiğimiz şeyler yoktur. Türk sosyal hayatında kadınlar, bilim ve bilgi yönünden ve diğer hususlarda erkeklerden asla geri kalmamışlardır; belki daha ileri gitmişlerdir. 1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 86)
(Devam edecek)