ATATÜRK VE TÜRK KADINI (14 Mart 2014)

ATATÜRK VE TÜRK KADINI (14 Mart 2014)

Türk ailesi ve ailede kadının hukuku baştan itibaren ele alınmış bir konudur

Atatürk’ün çevresinde yetişmiş olanlardan manevi kızı, Prof. Dr. Afet İnan bir konferansında, bu döneme ait ilginç bir anısını anlatır:
“1935 Temmuzunda aynı otomobilde Atatürk’le birlikte Kızılcahamam’a gidilmektedir. Ankara yakınındaki Kazan köyün-den geçilirken, köylünün yol kenarında Atatürk’e tezahüratta bulunmaları nedeniyle durulur. Köyün muhtarı bir kadındır. Köylüyü tertibe soktuktan sonra, köylü adına gayet içten ve düzgün bir söylev verir. Atatürk duygulanır, teşekkür eder. Tekrar hareket edildiği zaman, yanındaki Afet Hanım ve Nuri Conker’e, ’İşte hayalimdeki Türk kadın mebus’der.” Conker bir köylü kadınının Millet Meclisine girmesini değerlendiremez. Ama, Satı Kadın kısa bir zaman sonra ilk kadın milletvekilleri arasında Mil-let Meclisinde göreve başlar ve bu vazifeyi daima başarı ile yürütür.
1 Mart 1935 tarihinde ilk kadın mebuslarımız Türkiye Büyük Millet Meclisinde kendilerine ayrılan yerlerine otururlar. İlk defa bu görevi alanların Türk Tarihinde özel bir değeri vardır. İşte ilk kadın milletvekillerimiz: Mebrure Gönenç (Af-yon), Şekibe İnsel (Bursa), Huriye Öniz (Diyarbakır), Dr. Fatma Memik (Edirne), Nakiye Elgün (Erzurum), Fakihe Öymen (İstan-bul) Ferruh Gürgüp (Kayseri), Bediz Morova (Konya), Mihre Bektaş (Malatya), Meliha Ulaş (Samsun), Esma Nayman (Seyhan), Sabiha Görkay (Sivas), Seniha Hızal (Trabzon).
Türk ailesi ve ailede kadının hukuku da Atatürk tarafından baştan itibaren ele alınmış bir konudur. 1925’te İnebolu’da halkla yaptığı konuşmada, ailenin karı ve kocadan kurulduğunu, bu iki üyenin eşit şartlarla yuvayı yürütmeleri gerektiği inancını anlatır.
Atatürk’ün Mecelle taraftarlarının Mecelleyi ıslah etme önerisini kabul etmeyerek kökten bir değişme getirmek için İsviçre Medeni Kanunu esas olmak üzere hazırlattığı Türk Medeni Kanunu, 17 Şubat 1926’da kabul edildi. Yeni kanunun Türk Kadınına sağladığı haklar şöyle özetlenebilir: l Çok karılılık kalkmaktadır. Türk kadını, evinin tek kadını ve anasıdır. l Boşanma hakkında eşitlik sağlanmıştır. Kadın da yargıca baş vurarak boşanma isteyebilecektir. l Boşanmaya yalnız hâkim karar verebilir. l Velilik konusunda anneye de eşitlik verilmektedir. l Daha önce mirasta kadına, erkeğe düşenin çok az bir oranı verilirken bu kez eşitlik sağlanır. l Evlenme, önceleri, “Beşik Kertiği” denen şekilde çocuk yaşlarında bile yapılabilirken, yeni kanun ‘asgari yaş haddi’ni getirmektedir. l Daha önce nikâh imam karşısında yapılır, kadının rızası vekil seçilen erkek tarafından açıklanırdı. Medeni Kanun, bu hakkı doğruca kadına vermektedir. Kadın evlenmeye razı olduğunu, bizzat kendi diliyle ifade eder. l Eskiden mahkemede iki kadın bir erkek yerine şehadet edebilirken, artık bu konuda da eşitlik getirilir. Artık Türk kadını tam bir “insan”dır.
(Devam edecek)