Türk kadını, Mustafa Kemal’in emrinde dünya kadınları için bir doktrin yaratmıştır
Daha sonra, Operatör Emin bey şöyle konuşuyor : - "Efendim, bu Nezahat Hanım denilen küçük hanım, mini mini hanım, sekiz yaşında öksüz kalmış, babasının da başka kimsesi olmadığı için, babasının kucağına düşmüş ve Umumi Harpte çeşitli cephelerde bu çocuk harp içinde cephelerde büyümüştür. Hafız Halit Bey denilen bu zat da gayet kahraman bir komutanımızdır. Komutana layık bir çocuk... Bu çocuk kendi eliyle yüzden fazla düşman öldürmüştür.
Ne zaman bir erin, bir subayın sarsıldığını görse hemen yanına koşar, ’Haydi beraber çarpışalım’der, onunla beraber çarpışır. Babasında ufak bir çekinme görse, hemen babasına koşar, ’Aman baba, hiç üzülme, annem öldü ama, seni de vururlar-sa, ben yetim kalmam. Bana millet bakar, haydi babacığım’, diyerek, bu suretle teşvik eder ve kimin bir parça moralleri sarsılsa, Nezahat Hanım mutlaka onun yanına yanaşır. Bu çocuk herhalde mükâfatlandırılmalıdır. İlk kez İstiklâl madalyasını bu çocuğa verirsek, büyük bir kadirşinaslık gösteririz. Şunu arz edeyim, bütün askerlerimiz buna Türk Jan Dark’ı (Jean D’Arc) adını vermişlerdir."
Daha sonra, İzmit Milletvekili Hamdi Namık Bey konuşuyor:
- "Efendim, Emin Bey kardeşimizin buyurdukları Halit Bey’in kızını bendeniz de tanırım. Gerçekten böyledir. Türklerin bir Jean D’Arc’ı sayılabilir. Yalnız bendeniz diyorum ki, çok kıymetli saydığımız İstiklâl madalyalarını, Yunan madalyalarına benzetmemek için, on iki yaşında bir kız çocuğuna verilmesini uygun görmüyorum. Bendenizce, uygunsa
Büyük Millet Meclisi adına, büyüdüğü zaman cihazını sağlayacak bir hediye takdim edelim. (Hay hay sesleri)"...
12 yaşındaki millî kız kahraman bu tutanaklar arasında tarih sayfalarında kaybolur. Var olan, fakat ismi olmayan Türk Kadını...
Türk kadını, bugün dünya üzerinde yaygın hale giren kadının savaş eylemlerinde İstiklâl Savaşımızda, Başkumandan Mustafa Kemal’in emrinde dünya kadınları için bir doktrin yaratmıştır. Daha pek çok parlak örneklerimiz vardır. Bugünün modern ordularında, kadın askerler teşkilâtı vardır. Genelkurmaylarca planlanmış, statüleri yasalarla belirlen-miştir. Bu birlikler ve kadın askerler genellikle II. Dünya Savaşı’nda silahlı kuvvetlerin bünyesinde yer almışlardır. I. Dünya Savaşı’nda kadın daha ziyade "Hemşire" olarak savaşta hizmet etmiştir. (1914-1918)
1919’da başlayan Millî Mücadelemizde kadınlarımızın canla başla nasıl savaştıklarına, kan döktüklerine, nasıl gazi ve şehit ol-duklarına ait belirgin bir kaç örnek vermiş bulunuyoruz. Dünya-mızın tüm milletlerinin ‘Harp Tarihi’ incelemelerinde ‘cephede erkekle beraber, erkek gibi döğüşen kadın savaşçılar’ ilk defa bizim tarihimizde yer alır.
Bütün bu hareketlere katılmada kadınlarımızı yöneten ne bir kanun, ne de bir yönetmelik vardır. Yapılanların hepsi "gönüllü" hizmetlerdir. Büyüklüğü ve değeri buradadır. (Devam edecek)