Erkeklerimizin teşkil ettiği ordunun hayat kaynağını kadınlarımız işletmiştir
Atatürk, bir Türk anasının eseridir. Türk kadınının çocuğu olmaktan daima övünç duyar. Ama Türk kadını ile yakından ve el ele, iç içe işbirliği yapması, çalışması İstiklal Savaşında olmuştur. Türk kadını için gerçek yargılara bu mücadelenin içinde geniş kapsamıyla ulaşmıştır. Bu nedenle öncelikle İstiklal Savaşımızdaki kadın hareketlerine bakmak çok isabetli olur.
II. İstiklal Savaşımız
ve Türk Kadını:
İstiklal Savaşımız, stratejistlerin deyimiyle, bir "Topyekün Savaş"tır. Bu "Savaş Doktrini’nin dünya orduları için örnek olan ilk uygulamasıdır. Dünya üzerinde, kadın, erkek, çocuk, yaşlı ve genci ile bütün "insan gücü"nün topluca yönetildiği, bütün ekonomik kaynaklarının bir elden kullanıldığı "ilk modern savaş"tır.
Alman Generali ve Stratejisti Ludendorf "Topyekûn Savaş -Total War" isimli eseriyle bu tür savaşın doktrinini ortaya koymakla ün yapar. Bu kitabı neşrettiğinde, yıl 1928’dir. Halbuki Mustafa Kemal bu savaş türünü 1919-1922 arası fiilen uygulayan ilk askerdir. Birisi, yaratan ve uygulayan; diğeri yalnızca yazandır. Topyekün savaş, kadını erkekle bir düzeyde görür ve kullanır. Meselâ II. Dünya Savaşı ve sonraki mahallî savaşlar hep böyle uygulanmıştır. İstiklal Savaşımız da böyle olmuştur.
Gazi Mustafa Kemal, İstiklal Savaşını yönetirken güç aldığı, yaslandığı Türk kadınını, Türk anasını hiç unutmamış, vefa duygusunu daima belirtmiştir. Belki de reformları arasında kadın haklarına öncelik tanıması ve çok önem vermesinde, bu duygusunun etkisi vardır. 21 Mart 1923’te Konya’da Kızılay’ın kadın kollarına şöyle hitap eder:
"Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde Anadolu köylü kadınının fevkinde kadın mesaisi zikretmek imkânı yoktur. Erkeklerimizin teşkil ettiği ordunun, hayat membalarını(kaynaklarını) kadınlarımız işletmiştir. Memleketin esbab-ı mevcudiyetini (varlığın nedenlerini) hazırlayan kadınlarımız olmuş ve kadınlarımız olmaktadır. Kimse inkâr edemez ki, bu harpte ve ondan evvelki harplerde milletin kabiliyet-i hayatiyesini (hayat yeteneğini) tutan hep kadınlarımızdır. Çift süren, tarlayı eken, ormandan odun, kereste getiren, mahsulatı (ürünleri) pazara götürerek paraya kalbeden (çeviren), aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber, sırtıyla, kağnısıyla, kucağındaki yavrusu ile, yağmur demeyip, sıcak-soğuk demeyip, cephenin mühimmatını (savaş gereçlerini) taşıyan hep onlar, hep o ulvi (yüce), o fedakâr, o ilâhi Anadolu kadınları olmuştur. Binaenaleyh hepimiz bu büyük duygulu kadınlarımızı şükran ve minnetle ebediyen taziz ve takdis edelim." (Devam edecek)