Görülüyor ki yeni millî devletimizin ilk anayasası meclisin açılmasından 9 ay sonra ortaya konmuştu. Bu yasanın 1. maddesi henüz adı konulmamış bir cumhuriyeti ifade ediyor. Atatürk’ün öteden beri kullandığı terimle egemenlik, "kayıtsız şartsız" milletin oluyor. Bu anayasanın ikinci maddesinde meclisin sadece bir yasama organı değil aynı zamanda yürütme organı olduğu ifade edilmektedir. Bu, bir yeni kuruluş döneminin getirdiği bir zorunluluktu ve memleketin o günkü koşullarında kurtuluşa erişmek için bütün güçlerin meclis elinde toplanması bir zorunluluktu. Daima meşruiyetçi olmuş olan Atatürk, bu maddeye dayanarak ve meclisin serbest oylarıyla seçilmiş başkanı olarak memleket kaderinde lüzumlu olan yetkileri meşru bir tarzda elinde toplamış oluyordu.
Anayasanın 7. maddesi dikkatle okunduğu zaman henüz adı anılamayan lâikliğe doğru açılmış bir pencere görünümünü verir.
Bu maddede, yine dinî esaslar ön plâna alınmakla beraber, "zamanın ihtiyaçlarına uygun hükümler" ifadesiyle kanun yapımında çağdaşlaşma imkânı hazırlanmış oluyor.
8. madde yeni kurulacak hükümetlerin bir "meclis hükümeti" olacağını göstermektedir. Yani bakanlar, yürütmeyi meclisi adına düzenleyeceklerdir.
Bu anayasada meclis içindeki akımları neticesinde platonik olarak girmiş, fakat hiçbir süratle uygulanamamış hükümlerde yer almaktadır. Bu me-yanda meselâ 11. maddede bir il şûrasından bahsedilmektedir. Metne göre bu şûra, ile ait bütün işleri düzenlemek yetkisine sahip olacaktır. Bu şüphesiz bildiğimiz il genel meclisleri değildir. Bunun gibi 16. maddede bucakların muhtariyete sahip olması hükmü yer almaktadır. Bu o gün uygulanmadığı gibi bugün de uygulama imkânı görülmeyen bir hükümdür.
Yeni anayasanın münferit maddesiyle mevcut Büyük Millet Meclisi’nin sürekli olarak toplantı halinde olması vurgulanıyor. Onun için meclis tatilleriyle ilgili 4. 5. ve 6. maddelerin, kurtuluşungerçekleşmesinden sonra gelecek meclisler döneminde uygulanacağı tesbit edilmektedir.
1. Meclis’in önemli eserlerinden birisi 8.7.1922’de kabul ettiği 244 numaralı kanundur. Bu kanuna göre icra Vekilleri Reisi yani başbakan ve bakanlar meclisçe ve üyeleri arasından gizli oyla seçilecektir. İcranın başkanı, aynı zamanda bakansa bu bakanlığı koruyabilecektir. Bakanlardan birisi geçici olarak görevden ayrılma zorunda kalırsa yerini alacak vekil, yine Büyük Millet Meclisi tarafından seçilecektir.
Bu hükümler 1. Meclis’in bütün yetkileri elinde tutmaya ne derece önem verdiğini bir defa daha göstermektedir.