ATATÜRK VE MECLİS -27-

ATATÜRK VE MECLİS -27-

İnönü Lozan’da, düşmanın silahlarını düşmana karşı kullanmakta emsalsizdi

 

Şüphe yok ki bu muazzam zaferde beyin ve muharrik güç Mustafa Kemal’dir.
Lozan
Büyük zaferler kazanmak ve bunun meyvelerini o zaferin azametine uygun şekilde derlemek için bir örnek aranırsa bu şüphesiz Lozan Antlaşmasıdır. Mustafa Kemal’in ve Meclisin’in baştan beri ilân ettikleri sonuca, bu antlaşmayla hemen hemen tam olarak ulaşılmıştır. Tekrar etmek gerekirse baştan beri ilân edilmiş olan millî amacımız Misâk-ı Millî sınırlarını, nihaî olarak sağlamak, bağımsızlığımızı tam olarak gerçekleştirmek, tam bağımsızlık deyince sadece siyasî değil ekonomik, malî, adlî velhasıl her hususta bağımsız olmak amaçlanıyordu.
Büyük zaferden sonra Lozan’da bu amaçların tabiî şekilde ve kolaylıkla elde edilebileceği umulabilirdi. Ama düşmanların gizli hesapları vardır. Emperyalist emellerini feda etmek istemiyorlardı. Hele tadına alıştıkları kapitülâsyonlardan vazgeçmek onlara ağır geliyordu. Oysa kapitülâsyonları bir daha geri gelmeyecek şekilde ortadan kaldırmak toprak bütünlüğümüz kadar önemli idi. İtilâf Devletleri, bizimle beraber Birinci Cihan Harbi’ni kayıp etmiş olan devletlere bütün arzularını dikte etmişlerdi. Unutuyorlardı ki yeni Türkiye, bir millî zafer kazanmış ve yenik Osmanlı Devleti’nin devamı değildi. İşte Lozan’da en büyük zorluk bu görüş ayrılığından ileri gelmişti. Yeni Türkiye adına müzakereleri yürüten İsmet Paşa kararlıydı, metindi, son derece akıllıydı. Düşmanın silahlarını, düşmana karşı kullanmakta emsalsizdi. Bu çatışma o kadar şiddetli olmuştu ki İnönü bir ara müzakereyi terk etmek cesaret ve kararını göstermişti. Nihayet emelleriyle yeni doğan ve gün geçtikçe güçlenen Türkiye’yi zorlamayacaklarını anlayan İtilâf Devletleri 23 Temmuz tarihinde Lozan’da barış antlaşmasına imza atmak mecburiyetinde kalmışlardır. Bu antlaşmayla Türkiye, emellerinin başlıcalarını kabul etmemişti. Yapılan fedakârlık Hatay ve Kerkük topraklarıyla, Boğazlar statüsünü yeni konferanslara bırakmaktan ibaret olmuştu.
Lozan tarihte en uzun ömürlü antlaşmalardan birisi olmuştur. En önemli nokta, kapitülâsyonların nihaî olarak kaldırılmasıydı. Düşmanlar bu yenilgilerine bir teselli bulmuşlardı. Nasıl olsa Türkiye malî bakımdan sıkıştıkça düşmanların kapısına yalvarmaya gidecek, onlar da verecekleri borca mukabil kapitülâsyonları geri alacaklardı. Buna İnönü’nün tarihî cevabı şu oldu. "Kapınıza gelmeyeceğiz, gelirsek geri alın". Bir hususta da önemli tartışma olmuştu. Düşmanlar Türkiye’nin adlî sistemine güvenmiyorlardı. Oysa Türkiye, kendi hür iradesiyle çağdaş hukuk sistemini kabul etmekle bütün bu tereddütlere kesin cevabını vermişti.