ATATÜRK VE ERMENİ SORUNU (14 Haziran 2014)

ATATÜRK VE ERMENİ SORUNU (14 Haziran 2014)

Ermenilerin siyasi emellerinin tecellisi için nasıl çalıştıkları malumdur

Atatürk, aynı tarihte, yani 24 Nisan 1920 akşamında Meclis’in gizli oturumunda, Ermeni konusunda, Meclis üyelerine şu açıklamayı yapmıştır:
"Ermenilere gelince: Ermeniler bütün dünyanın fevkalade sahip çıkmasına mazhar olmuş bir vaziyette bulunuyorlar. Siyasi emellerinin tecellisi için nasıl çalıştıkları malumdur. Fakat bugünkü vaziyetler, bizimle temaslarına dair arz edebileceğim noktalar şunlardır: Ermeniler, Erivan Ermeni Hükümeti bölgesi dahilinde İslam ahaliyi imha etmekle meşguldür. Biz, İngilizleri, Amerikalıları aleyhimizde tahrik etmemek ve her nasılsa Harbi Umumi’de yapılmış olan vakanın tekrarlanmasına ve devamına dair hiç bir zan ve şüphe vermemek için bu malum bölge dahilinde bulunan İslam ahalinin sınırımızı geçmek suretiyle alenen yardımlarına dahi koşmakta tereddüt ettik. Fakat oradaki İslam ahali her taraftan hamisiz kalınca bittabi kendi hayat ve namuslarını yine kendiliklerinden muhafaza ve müdafaada tereddüt etmediler. Bu bakımdan, başlangıçtan bugüne kadar Erivan Ermeni Hükümeti bölgesi dahilinde muharebe ve çarpışma devam edegelmektedir ve bütün çarpışmalar neticesinde bittabi dindaşlarımız fevkalade zarar görmekle beraber namus ve haysiyetlerini de muhafaza etmekten geri durmuyorlar."
Atatürk’ün Amerikalı gazeteciye cevabı Atatürk, Rum ve Ermenilere kötü davranıldığına inanan Amerikalı gazeteci Clarence K. Streit’ın (Philadelphia’da yayımlanan ’Public Ledger gazetesi muhabiri) kendisini ziyareti esnasında, Ermenilerin zorunlu göçe tabi tutulmasının gerekçelerini sorması üzerine sinirlenerek şu cevabı vermiştir:
"Düşmanca ithamda bulunanların sürdürdükleri büyük mübalağalar dışında Ermenilerin tehciri (zorunlu iskan) meselesi aslında şuna inhisar (dayanmak) etmektedir:
Rus ordusu 1915’de bize karşı büyük taarruzunu başlattığı bir sırada o zaman Çarlığın hizmetinde bulunan Taşnak Komitesi, askeri birliklerimizin gerisinde bulunan Ermeni ahalisini isyan ettirmişti. Düşmanın sayı ve malzeme üstünlüğü karşısında geri çekilmeye mecbur kaldığımız için kendimizi daima iki ateş arasında kalmış gibi görüyorduk. İkmal ve yaralı konvoylarımız acımasız bir şekilde katlediliyor, gerimizdeki köprüler ve yollar tahrip ediliyor ve Türk köylerinde terör hüküm sürdürülüyordu. Bu cinayetleri işleten saflarına eli silah tutabilen bütün Ermenileri katan çeteler, silah, cephane ve iaşe ikmallerini, bazı büyük devletlerin daha sulh zamanından itibaren kendilerine kapütilasyonların bahşettiği dokunulmazlıklardan istifade ve bu maksada matuf olarak büyük stoklar husule getirmeye muaffakoldukları Ermeni köylerinde yapıyorlardı.
İngilizlerin sulh zamanında ve harp sahasından uzak olarak İrlanda’ya reva gördüğü muameleye hemen hemen kayıtsız bir şekilde bakan dünya efkarı Ermeni ahalinin tehciri hususunda almaya mecbur kaldığımız karar için bize karşı haklı bir ithamda bulunamaz. Bize karşı yapılmış olan iftiraların aksine, tehcir edilmiş olanlar hayattadır ve bunlardan ekserisi şayet İtilaf Devletleri bizi tekrar harp etmeye zorlamasa idi evlerine dönmüş olurlardı.
(Devam edecek)