ATATÜRK VE ERMENİ SORUNU (13 Haziran 2014)

ATATÜRK VE ERMENİ SORUNU (13 Haziran 2014)

İngiliz siyasi temsilcisi çok haince ve içtenlikten uzak bir istekte bulunuyordu

Meclis’in açılışından
1 gün sonra...
Ve Büyük Atatürk de 23 Nisan 1920’de açtığı Büyük Millet Meclisi’nin bir gün sonrasında yani 24 Nisan 1920’de Meclis’te Ermeni konusunu gündeme getirir.
23 Nisan 1920 büyük Millet Meclisi açılmıştır. Aradan bir gün geçer yani 24 Nisan 1920’de Mustafa Kemal Paşa kürsüye gelir ve yaptığı konuşmada "Mütarekeden Meclisin Açılışına Kadar Cereyan Eden Siyasi Gelişmeler" hakkında meclis üyelerine bilgi verirken Ermeni konusu başta olmak üzere Harbiye Nazırı Cemal Paşa’nın İngilizlerle yaptığı yazışmalarında İngilizlerin şu iki isteğine itiraz ettiğini bildirmiştir:
"...İngiliz siyasi temsilcisi İngiliz Dışişleri Bakanlığı adına Hükümetimize
nota verdi. Notada şöyle deniliyordu: Önce, İtilaf devletlerine karşı
başlatılmış olan ve Yunanlıları da içeren eylemleri durdururuz. İkinci olarak, Türkiye’de Ermenilere karşı yapılan katliamdan vazgeçiniz. İşte bu iki önerimizi yerine getirmeniz durumunda İstanbul size bırakılacaktır. Bu iki istek dikkate alınmazsa, barış şartları kötü biçimde etkilenmiş olacaktır. Efendiler, bu öneri elbette ki çok haince ve içtenlikten uzak bir istek idi.
Çünkü her iki öneride de gerçekte yeri olmayan konular üzerinde duruluyordu. Birincisi Yunanlıların da içinde bulunduğu İtilaf Hükümetleri’ne karşı eylemde bulunmamak, saldırıya geçmemek önerisi. Zaten böyle bir şey olmadı. Gerçi Yunan cephesinde, İzmir cephesinde, silahlı ve mevzilenmiş bir takım kuvvetler, milli kuvvetler vardı. Fakat bu, devlet kuvveti, hükümet kuvveti, ordu kuvveti değildi. Belki Yunanlıların, ateşkes hükümlerine uymayan davranışları ve insanlığa karşı dünyada eşine rastlanmayacak biçimde zulmederek, facialar yaratmalarına karşı devletin koruyuculundan yoksun olan milletimizin kendi namusunu, onurunu korumak ve kollamak için silaha sarılmak mecburiyetinden kaynaklanıyordu. İtilaf Devletleri bu masum Müslüman halkının korunmasından söz etmemişlerdi. Sadece onlara saldıran kuvvetin önüne set çekilmemesi gerektiğinden söz edilmişti. Diğer yörelerde bile İtilaf Devletleri’ne hiçbir saldırı yapılmamıştı. Bu nedenle, söz konusu isteğin asıl iç yüzü düşünüldüğünde bunun gerçek olmadığı görülür. Bu olayın tek ve en kesin çözümü, İtilaf Devletleri tarafından Yunanlılara, İslam hayatına, milletin şeref ve namusuna saldırıda bulunmamalarının önerilmiş olması idi. İkinci istek ise, ülke içinde katliam yapılmaması ile ilgiliydi. Ermenilere karşı böyle bir tutum yoktu ve olay doğru değildi.
Memleketimiz gerçeklerini hepimiz biliyoruz. Hangi yörede Ermenilere karşı katliam yapılmıştır veya yapılmaktadır? Birinci Dünya Harbi’nin başlangıcından söz etmek istemiyorum. Aslında, İtilaf Devletlerinin de bahsettikleri doğal olarak geçmişe ait kötü olaylar değildir. Bugün ülkemizde faciaların yaşandığı savunularak, bundan vazgeçmemiz isteniyordu. Kuşkusuz İstanbul’daki Ali Rıza Paşa Hükümeti’nin bu önerilere karşı cevap vermiş olacağını kabul ediyoruz..."
(Devam Edecek)