Bugün de yineleyeyim ki sorularınızın yalnız üçüncüsüne tam cevap vermiştim. Birinci ve ikinci sorunuzu da cevapsız bırakamazdım. Erzurum merkezindeki telsizimizin çalışmaya başladığını ve her şeyin düşmanı yenmeye yeteceğini söylemek suretiyle de gerçek dışı cevap vermiş olmadığımı artık şimdi onaylarsınız. Gerçekte sizin bana sorduğunuz telsiz telgraf merkezi yoktu. Ancak bunun bulunmaması, benim gözümde amacım için ikinci derecede idi. Savaş gereçleri ve cephane de yoktu ve çok zamanlar bulunamamıştı. Siz buraya gelmeden kendi kendinize kesinlikle bunu tahmin edebilirdiniz. Ancak böyle olmakla beraber çok önemli ve hayatî saydığınız bu noktayı bana sormaktan bir zarar gelmezdi. Benim ise düşmanı yenmek için gerekli olan kararlılık ve millî inancın varlığını gördükten sonra cephane ve diğerlerinin önce ve sonra ve her durumda bulunacağına inancım vardı. Size olumlu cevap vermekte haklı idim.
Hesaba dayanan hareket
-Düşmanı kesinlikle denize dökeceğimizle ilgili olan inancım ise gerçekten sarsılmazdı, sürekli o sağlamlığı korudu. Çünkü duygularla ve hayallerle değil, gözlem, inceleme ve hesaba dayanan önlemlerin büyük fedakârlıklarla kahraman milletimiz tarafından uygulanması sonucu hareket ediliyordu. Paşaya, Sakarya Zaferi’nden dönüşünde daha ayağının tozu ile duygularını: “Bu Türk milleti çok büyük bir millettir, ona lâyık komutan gerekli” demiş olduğunu hatırlattım. Bütün o kanlı savaşlar ve milletin o zamanki coşkusu ve yüce kararı aşama aşama göz önünden geçmeye başladı. Gözleri ufka dönük bir süre dalgın durduktan sonra Paşa anlattı
-Gerçekten öyledir. Afyon, kesin sonucu sağlamada çok hesaplı ve belki bu bakımdan daha büyük harekete sahne olmuş ise de Sakarya’nın değer ve büyüklüğü hiçbir zaman eksilmez. Gerçi Sakarya da hesapsız bir meydan savaşı değildi. Ancak bunun hesabı yalnız kocaman milletimizin onur ve yüceliğine dayandırılmıştı. Millet, kendisinde varlığına emin bulunduğumuz bu onur ve yüceliği fazlasıyla gösterdi. Büyük Millet Meclisi’nin verdiği yetkilerle donatılmış Başkomutan, bir iki bildirge ile millete durumu ve görevleri hatırlattı. Bu bildiri bütün bir milleti, bütün bir hükümet kuruluşunu ayaklandırmaya yetti. O zaman her taraftan koşuldu ve ancak böylelikledir ki Sakarya’da Türk tarihinin hârikası ortaya çıktı. Paşaya Sakarya’dan önce millete:”Düşman yurdun namus ocağında boğulacaktır” demiş olduğunu hatırlattık.
-Evet öyle demiştik. Çünkü öyle olacaktı. Bunun başka çeşidini, düşünmek bile bizlere göre ve Türk milletine göre imkânsızdı. Son muharebenin ve son taarruzun alelade olup biten şeylerden olmadığını unutamazdık. Afyon harbinden önce taarruz lüzumuna ve bunun imkân ve imkânsızlığına dair hararetli konuşmaların hiç olmazsa geçici ve görünüşte buhranları vardı. Bütün bu vaziyetlerde görüşü hiç değişmeyenlerden biri ve birincisi Başkumandan Paşa idi. Bahis buraya intikal ettiğinde Paşa gülerek şunu söyledi: “Gördünüz ki, daha doğrusu gördüler ki, haksız değilmişiz.” (Cumhuriyet: 7 Mayıs 1924, s.1 (Kaynak: Atatürk Araştırmaları Dergisi/Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I-III) (Bitti)