Tarih’ten cumhuriyet merkezi
Ben Ankara’yı coğrafya kitabından çok tarihten cumhuriyet merkezi olarak öğrendim. Gerçekten Selçuklu yönetiminin parçalanması üzerine Anadolu’da kurulan küçük hâkimiyetlerin adlarını okurken çeşitli beylikler arasında bir de Ankara Cumhuriyetini görmüştüm. Tarih sayfalarının bana bir cumhuriyet merkezi olarak tanıttığı Ankara’ya ilk defa geldiğim o günde gördüm ki orada geçen yüzyıllara rağmen hâlâ o cumhuriyet yeteneği sürüyor. Türkiye’nin hemen bütün bölgelerini gezdiğim ve gördüğüm için anladım ki o zaman adları cumhuriyet olmayan diğer yerlerin bugünkü halkı da aynı yetenekten kesinlikle uzak değildir.
Beni Türkiye’ye en uygun merkez Ankara olabileceğini düşünmeye iten ilk neden çok eskidir ve ilmîdir. Bu noktaya ait düşüncelerim her İstanbul’da bulunduğum dönemlerde -hayatımın çok az günleri İstanbul’da geçmiştir- uyanmıştır. Özellikle genel savaştan sonra girdiğimiz Ateşkes günlerinde İstanbul sokaklarını dolduran yabancı süngüleri, Boğaziçi’nin sularını karartan düşman zırhlıları bu düşüncelerimi sabit düşünce durumuna getirdi ve artık hiçbir kişiye hiç bir fikre ve hiçbir programa en küçük biçimde ilgi göstermeksizin bu boğucu havadan çıkmak konusundaki dünyaca bilinen kararımı verdim.
İstanbul halkı için ağladım
Beni İstanbul’dan Samsun’a götüren vapur, Boğaziçi’ni arkada bırakıp Karadeniz’e girerken İstanbul ufuklarına baktım. Orada her çeşit savunma yasaklanmış, kalp ve vicdanları kan ağlayan, beyinleri yanan İstanbul halkı için ağladım, gözlerim yaşardı. Ancak bu sevgili kardeşlerin kesinlikle kurtulacağına o kadar emindim ki bu güven benim için avutucu oldu.
Bundan sonraki girişimler ve olaylar hemen hemen hepinizce bilinmektedir sanıyorum. Bununla birlikte İstanbul’dan ayrıldığım günle birlikte, o günden bugüne kadar ortaya çıkan olayların yazılmış ve korunmuş olan belgelerini düzenleyerek anılarımı yazmayı düşünüyorum. Bunu yapmayı gelecek nesil için, Türk Cumhuriyeti tarihî için bir görev olarak kabul ediyorum. Bilirsiniz ki, herhangi bir tarihi elimize aldığımız zaman onun gerçeğe uygun olup olmadığına inanmak için dayandığı kaynaklar ve belgeler araştırılır. Bizim şimdiye kadar doğru bir ulusal tarihe sahip olamayışımızın nedeni tarihlerimizin, belgeye dayanmaktan çok, ya birtakım övücü veya birtakım kendini beğenmişlerin gerçek ve mantık dışı sözlerinden başka kaynak bulamamak talihsizliğidir.
Ateşkesin kara günlerinde Paşa ile İstanbul’da pek çok kez konuşmuştuk. Anadolu’ya geçmeleriyle birlikte kuruluşlar birbirini izlemeye başlamıştı. Onlardan söz ettik, kısaca kongrelerden konuştuk. Bu konularda buyurdular ki:
-İstanbul’dan ayrılmak zorunluluğu İstanbul’da varolan kötü şartlarındandı. Anadolu’ya geçmekteki amacım, Anadolu’nun ortasında ve Türk milletinin büyük çoğunluğu içinde, Türk milletinin yüksek karakterine ve sarsılmaz kararlılık ve inancına dayanmaktı.