Düşman,13 Kasım 1918 günü Çanakkale Boğazı''ndan elini kolunu sallayarak geçerek Dolmabahçe önlerine üşüşmüştü. Osmanlı Hükümeti’ne her yönden baskı başlamıştı.
O baskı bir anda insan avına dönüştü. Yüzlerce insan sorgusuz sualsiz zindana atıldı. İngilizler, tutukladıkları kişilere casus yaftası yapıştırıyordu. Aralarında özellikle asker, siyasi ve aydınlar vardı. Tutuklanıp hapsedildikleri yer ‘Bekirağa Bölüğü’, bir işkencehaneydi…
Baskılar artınca Ahmet İzzet Paşa Hükümeti istifa etti, yerini 3 Mart 1919''da Damat Ferit Paşa Hükümeti aldı. Damat Ferit, İngilizlerin bir dediğini iki etmiyordu…
10 Mart 1919 tarihli tutuklu listesinde Fethi Okyar’da vardı.
Atatürk o sıralar Milli Mücadele’yi başlatmanın planlarını yapıyordu. Fethi Okyar, Atatürk’ün çok değer verdiği bir arkadaşıydı. Askeri okul dönemlerinden o yana yedikleri içtikleri bir gitmişti.
İlk öğrenimini Manastır’da yapmış ardından Askeri Rüşdiye ve Manastır Askeri İdadisi’nde birlikte okumuşlar, ‘Hacı Davut’ gemisiyle İstanbul’daki Mekteb-i Harbiye’ye birlikte gelmişlerdi.
O yıllarda II. Abdülhamid’in baskıcı yöntemine karşı okulda bazı arkadaşlarıyla birlikte İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin taraftarları arasına katılmışlardı.
Namık Kemal ve Tevfik Fikret’in şiirlerini ezberliyorlar, Jön Türkler ’in yabancı postahaneler aracılığıyla ülkeye soktukları yasak yayınları birlikte okuyorlardı.
31 Mart Vakası nedeniyle Selanik’ten gelen Hareket Ordusu’nun kurmayları arasında Atatürk ile birlikte Fethi Okyar de vardı…
1911 yılında Atatürk gibi Trablusgarp’ta, Tunus sınırından kaçak girerek İtalyanlara karşı savaştı…
1912 yılında başlayan Balkan Savaşları’nda Atatürk gibi Çanakkale Bolayır’da kurulan Bahr-i Sefid Boğazı Kuvayi Mürettebesi’nde kurmay başkanı oldu.
Yunanlıların Selanik’i işgali kesinleşince II. Abdülhamid’in İstanbul’a getirilmesi görevi kendisine verildi. Padişahı bir Alman gemisiyle geri getirilip Beylerbeyi Sarayı’na yerleştirilmesinde görev aldı…
10 Ekim 1913’te Sofya’ya büyükelçisi oldu. Yanına ataşemiliter olarak Atatürk’ü seçti… (Nedeni Atatürk’ün Enver Paşa’nın Genelkurmay Başkanlığına getirilmesine tepki göstermesi ve tutuklanma ihtimaliydi.)
İki arkadaş İstanbul’a döndüklerinde muhalefetin İttihatçı düşmanlığına karşı Minber Gazetesi’ni çıkardılar…
11 Mart 1919 günüydü.
Fethi Okyar, Bekir Ağa Bölüğü’nden Sansaryan Han’a nakledilmişti.
Atatürk, Fethi Okyar’ı yalnız bırakmadı. Her şeyi göze alıp üniformasını giydi, silahını kuşandı ve arkadaşını ziyarete gitti. Tutuklanabilir, kafasında tasarladığı Milli Mücadele ve sonrasındaki planları alt üst olabilirdi…
İki arkadaş birbirleriyle samimiyetle kucaklaştı, kısada olsa birlikte kurdukları planları gözden geçirme fırsatı buldu. Sansaryan Han’da, İngilizlerin işkence hanesiydi…
Dört kıtaya hükmetmiş Osmanlı Devleti yıkılmak üzereydi.
Atatürk Samsun’a çıkmak için gün sayıyor, İngilizler her hareketini saniye saniye takip ediyordu. Her an tutuklanma riski vardı. Arkadaşı Fethi Okyar’ın tutuklanması kendisini derinden üzmüştü. Zira Milli Mücadele’nin Şişli’deki evde yapılan tüm detaylarını O da biliyordu…
Mütareke basını İngilizlere yaranmak için tutuklanan vatanseverlere verilen cezaların az olduğunu yazıyor, idam edilmesini isteyecek kadar alçaklaşıyordu. Hatta bazı gazeteler Atatürk’ünde de tutuklanmasını, Onun da Sansaryan Han’a konulmasını istiyordu. Ama arzuladıkları kursaklarında düğüm olarak kalacaktı…
15 Mayıs 1919
Fethi Okyar, Atatürk’ün aklından hiç çıkmıyordu. Planlarının kilit isimlerinden biriydi. Kendisini son bir kez daha ziyaret edecekti. Ancak peşindeki İngiliz casuslar ve ispiyoncu yardakçıları her adımını takip ediyordu.
Bir kez daha üniformasını giyindi yanına yaveri Cevat Abbas Güner’i de alarak Sansaryan Han’a gitti. Tüm gözler üzerindeydi. Buluşma, Sansaryan Hanın taraçasında gerçekleşti. Tedirginliği yüzünden okunuyordu, hal ve hareketleri bunu çok belli ediyordu. Büyük bir riski göze almış, Milli Mücadele’ye başladığı dava arkadaşını tanımamazlıktan gelerek vefasızlık yapmamıştı…
Fethi Okyar’ın tutuklanması Milli Mücadele’ye gönül verecek olanlar arasında paniğe yol açmıştı. O ziyaret Milli Dava’ya gönülverenlere de cesaret aşılayacaktı.
Genel durum üzerine sohbet ettiler, geleceğe yönelik planlarını konuştular, kucaklaşıp helallik aldılar. Atatürk, vedalaşıp ayrılırken arkadaşının kulağına şu sözleri fısıldadı:
- Fethi Samsun''a geçeceğim. Günleri sayarak oraya selametle çıktığımı anladığınız dakikada, artık üzüntü ve ıstıraplarına yer kalmasın. Çünkü bu takdirde artık büyük işe başlamış olacağım."
Atatürk’ün dudaklarından dökülen o sözler sadece Fethi Okyar’ı mutlu etmeyecek yüce bir ulusun evlatlarının da çok kısa bir süre sonra göğsünü kabartacaktı.
‘VATAN’ için, zindanlar umutların köreldiği yerler değildi.
Bir ‘ULUS’, kendi küllerinden doğacaktı…
Tutuklular arasında Yunus Nadi Abalıoğlu (Cumhuriyet gazetesi kurucusu) de vardı. 1918''de Yeni Gün gazetesini kurmuştu. Gazetesi İşgal kuvvetlerince baskı altındaydı. Aydın kişiliği onun da mahkum olmasına neden olmuş, Fethi Bey ile aynı hücrede kalıyordu…
Yunus Nadi Bey, Fethi Okyar''a Atatürk ile aralarında neler konuştuğunu sordu:
- Paşa’nın kendisi ne diyor?
- Onun dediği, ‘hemen hemen şu üç günün atlatılması endişesi etrafında hülâsa olunabilir. O kararını vermiştir. Bir kere Samsun’a ayak bastıktan sonra ben işlerin tümünü düzeltmeyince bir daha buraya gelmem’ diyor. Ve işleri düzeltebileceğinden katiyen emindir. O işlerini düzeltebileceğini enine boyuna tetkik etmiş, her şekil ve suret için bir tarzı hal bulmuştur. Düşün ki icabında rütbe ve memuriyetlerini üzerinden atarak teşkil edeceği milli ihtilâl ordularının başına geçmeyi bile şimdiden peşinen kabul etmiş…
… Hikâye uzun… Buraya gelinceye kadar İstanbul’u, Sarayı, Babıali’yi ve İtilaf Devletlerini hüküm ve iradesine ölümü göze almış plânları var. Bunların hepsini kullanacak ve vatanın bu güçlüklerini kesinlikle bertaraf etmek neticesini temin hesabına kadar vaziyetin icap ettirdiği her şeyi sonuna kadar uygulayacak.
Atatürk, 16 Mayıs 1919 günü İstanbul’dan Bandırma vapuruyla Samsun’a hareket ederken Fethi Okyar 28 Mayıs 1919 günü, ‘Prenses Anna’ adlı İngiliz gemisiyle Malta Adası’na sürgüne gönderildi…
Fethi Okyar’ın sürgün yılları 30 Nisan 1921 günü sona erdi.
Vakit kaybetmeden Atatürk’ün yanına koştu, Milli Mücadele’ye katıldı.
15 Ağustos 1921''de İstanbul milletvekili seçildi.
TBMM''de 10 Ekim 1921-27 Ekim 1923 arasında İçişleri Bakanlığı yaptı.
Cumhuriyet ilanından sonra 1 Kasım 1923-22 Kasım 1924 arasında TBMM Başkanlığı görevini sürdürdü.
22 Kasım 1924''te Türkiye''nin 2. Başbakan’ı oldu. 3 Mart 1925 tarihine kadar bu görevde kaldı.
O tarihten sonra Türkiye''nin Paris Büyükelçiliği görevini yürüttü.
12 Ağustos 1930''da, Atatürk’ün isteği üzerine Serbest Cumhuriyet Fırkası''nı kurdu.
Parti, 1930''da Belediye seçimlerine katıldı.
Türkiye çok partili hayata geçişe adapte olamayınca 17 Kasım 1930''da partiyi feshetti.
19 Mart 1934’te Londra Büyükelçisi olarak atandı
Kendisine "Okyar" soyadını bizzat Atatürk verdi.
Atatürk''ün vefatından sonra 1939''da Refik Saydam kabinesinde Adalet Bakanı olarak görev yaptı. Kalbi yaşadıklarına isyan ediyordu. O görevinden istifa etti.
7 Mayıs 1943 günü İstanbul Nişantaşı’ndaki evinde vefat etti.
Kaynak:
Ahmet Emin Yalman, Vatan Gazetesi, 9 Mayıs 1943
Bilal Şimşir, Malta Sürgünleri
Yunus Nadi, Mustafa Kemal Paşa Samsun’da
Falih Rıfkı Atay, Atatürk’ün Hatıraları (1914-1919)
Cevat Abbas Gürer, Atatürk’ün Hayatından Yazılmamış Hatıralar
Yeni Sabah gazetesi, 20 Mayıs 1941
mustafakemalim.com