Atatürk ölmüş, böyle olmuş!

Şu günlerde bir cenahın bütün dikkati YÖK yeni Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın 1995’te kaleme aldığı, “İslam, ekonomik gelişmeye engel midir?” başlıklı makalesi, bu makalenin de, “Her Müslüman, İslam’ın kurallarına göre yaşasaydı, ortada oldukça az problem olurdu” vurgusunu yaptığı cümlesinde. Bu cenah, YÖK başta olmak üzere her makamda İslâm’a, “1400 yıl öncesinin çağdışı kuralları” ve “Şeriat’a geçit yok!” maskesi altında, bu milletin bin yıllık inancı olan “İslam’a” çullananları görmek istiyor.

O cenah için Türkiye’de Budizm’den Ateizme, Masonluk maskesi altında Kabala öğretilerinden Ekümenik Patrikliğe, hatta PKK’ya övgüler düzebilir, “sevgi-saygı” ve “anlayış”, bunlar da olmazsa, asgariden “empati” görebilirsin amma, İslâm hakkında kıyısından köşesinden “olumlu” bir şey yazar, söyler veya imâ edersen, işte o zaman sen “istenmeyen” hatta “istenmeyen” ne kelime, “tahammül edilemeyen” insan haline geliverirsin.

O cenahta bu hal o kadar azgınlaşmıştır ki İmam Hatip Lisesini bitirdikten sonra üniversiteye girip başka bir meslek seçti isen bu cenahın takibinden ömür boyu kurtulamaz, “İmam Hatip Kökenli” diye her an “ayağı kaydırılacak” yahut “küçümsenecek” bir hedef haline geliverirsin. Lakin o cenah hemen tüm Bakanlıkların en kritik noktalarına İngiliz, Amerikan ve Yahudi kökenli uzmanların sızmış olmalarına hiç ama hiç ses çıkarmaz.
Yahu bu ne zulümdür böyle..
Halkının yüzde 99’unun Müslüman olduğu bir ülkede İslâm’a böylesine tahammül gösteremeyenleri gördükçe Sayın Yılmaz Dikbaş’ın İngiltere’nin en çok satan gazetelerinden Sunday Telegraph’ta 25 Temmuz 2004’te Will Cummins’ten aktardığı, “Milyonlarca kişinin karşı olduğu şey Müslümanların kara suratları değildir, İslam’ın kara kalbidir” satırlarını hatırladık. Haçlı sürülerine karşı Milli Mücadeleyi vermiş Atatürk’ün Türkiye’si ne hale gelmiş ki, burada kimi insanlar bu milletin dinine İngiliz Will Cummins gözü ile bakar olmuş ve bu görüş devletin kılcal damarlarına kadar sirayet edebilmiş.

Bu cenahta benzer tavır alış “Milliyetçilik” için de geçerlidir.
Oysa Avrupa’da dindar ve milliyetçi olmak “kredi” dir. Gelin görün ki, bizimkiler Avrupa ve ABD’de dindarlığı ve milliyetçiliği yalnızca onların hakkı olarak görür, sıra kendi milletinin milli ve mânevî kodlarını savunmaya gelince, işte bugün YÖK’ün yeni Başkanına takınılan tutum devreye girer. Bu zihniyet Türk’ün değerlerine Haçlı gözüyle bakmanın ta kendisidir. Çünkü bizim Haçlı dediğimiz, başkalarının Batı yahut Avrupa dediği cenah da, Türk milletine böyle bakar, yani kendisi için bir “Hak” ve “görev” olarak gördüğü “Dindarlık” ve “Milliyetçiliği”, Türk insanı söz konusu olduğunda “ırkçılık” ve “gericilik” olarak görür, gösterir.

Avrupa Barometre Araştırma anketine göre Belçika’da yüzde 55, Fransa’da yüzde 48, Avusturya yüzde 42 Almanya yüzde 34 oranında “ırkçı”. Allensbac Institut für Demoskopie’nin verilerine göre Britanyalıların yüzde 55’i Britanyalı, İtalyanlar ve Fransızların yüzde 33’ü İtalyan ve Fransız, Almanların ise yüzde 21’i Alman olmaktan çok gurur duyuyor. Bu oranlara, “Afganistan ve Irak’a asker göndermemde dini değerlerim etkili oldu” diyen Tony Blair gibi solcular, “Müslümanlar da artık Hıristiyanlığın üstünlüğünü kabul etsinler” diyen Berlusconi gibi liberaller ve AB’de Müslüman Türkiye’yi üye olarak görmek istemeyen Sarkozi ve Merkel gibi düşünenler dahil değil. Bu cenah mesela Amerika ve Yunanistan’da İncil’e el basarak iktidarı devralan siyasetçilere, “Bunlar laik değil” demezler amma okul çıkışı başını örten Türk öğretmene, hatta onu da geçelim, çalışmayan eşinin başı örtülü ise devletin bürokratına ellerine geçirdikleri imkânlarla öyle bir saldırırlar ki, görüp duyanlar da zanneder ki, o kişi Üsame Bin Ladin!
Ve bu fillerine Atatürk’ü alet ederler..
Böylece Batı (ve gizledikleri adına) bir taşla iki kuş vurmuş olurlar.

Yazarın Diğer Yazıları