Atatürk milli bütünlüğü nasıl sağladı?
Hasan Hüsnü (Açanal) Efendi, Urfa’da doğmuştu. Ulemadan Müftüzade Abdurrahim Efendi’nin oğluydu. Medresede din dersleri almıştı. Ayrıca Tarih, Coğrafya, Fizik ve Matematik gibi dersler de okumuştu.
16 Temmuz 1911 yılındae Urfa müftüsü oldu. Milli Mücadele’nin başlamasıyla, milli harekât yanında yer aldı. Bu konuda vaaz ve konuşmalarıyla halkı aydınlatıyordu.
30 Ekim 1919’da Urfa’nın Fransızlar tarafından işgalinin başlamasıyla Urfalılar adına şehrin diğer ileri gelenleriyle birlikte İstanbul Hükümeti’ne protesto telgrafı çekti.
Paşa, 31 Ekim 1919 tarihinde müftü ve ileri gelenlere aşağıdaki telgrafı gönderdi:
“Müftü Hazretleri, Vatan ve dinimizle ilgili hislerinize şükran duyuluyor. Meşru bir hükümet ve bağımsız bir millet olarak yaşamaya azmetmiş bulunan milletimiz, geçici de olsa hiçbir ecnebi işgal ve kontrolünü kabul edemez, milli teşkilatlanmayı genişletiniz...”
Din adamları vatanlarının namus derdine düşmüştü...
1885’te Sultan Abdülmecid’in kızı Mediha Sultan’la evlendirildiği günden sonra lakabı “Damat” Ferit olmuştu. Üç yıl sonra da vezir rütbesine yükseltilerek “Paşa” unvanını almıştı...
Atatürk, İngiltere temsilcileriyle Türkiye’nin İngiliz mandasını kabul ettiğini öğrenince sinirleri alev topuna dönüştü. Güvenliği de tehdit altındaydı. Yakalanıp, asılacağı konuşuluyordu.
Sosyal yaşamı berbat denilecek kadar yoksundu. Bazı geceler, sabahlara kadar küçük petrol lambasının cılız ışığında çalışıyordu.
Kendisine çay getirip götüren genç bir hizmetlisi vardı. Gencin babası gizli gizli ve sık sık geliyor, oğluna, “Etme, eyleme, evine dön, bugün yarın şehir basılacak! Mustafa Kemal ve arkadaşları yakalanacak! Onlar her şeyi göze almışlar, sen aileni düşün!” diyordu.
Bu geliş gidişlerin farkına vardığında genci yanına çağırttı:
“Sık sık sana gelen kimdir evlat?”
Ikına sıkına, “Babamdır Paşam...” diye yanıtladı. “Ne istiyor?” diye sordu. Açık yüreklilikle yaşananları anlattı.
Üzerine yöneldi, elini omzuna koydu:
“Hizmetinden memnunum, fakat baba hakkı büyüktür. Mademki razı olmuyor, git! Git, fakat babana söyle ki vatan elden giderse evladın ne hükmü kalır?”
Çaycı genç o günden sonra Paşa’nın yanında hizmete devam etti.
Yaşar Gürsoy