ATATÜRK 30 AĞUSTOS’U ANLATIYOR -9-

ATATÜRK 30 AĞUSTOS’U ANLATIYOR -9-

Paşam şu hayatın cilvesine bak çuval deliğinden üzüm çalıyoruz

Hatta bu saatlerden birisinde, üzerinde uzandığı çuvalın deliğinden aldığı bir avuç üzümü ağzına atmadan evvel, koca Mustafa Kemal’in gülerek:
- “Paşam şu hayatın cilvesine bak, aslanlık edelim derken, farelere döndük. Çuval deliğinden üzüm çalıyoruz”  dediğini, o yolculuğumuzun en şirin nüktelerinden biri olarak hatırlarım... Fakat inanın bana, ömrümde hiçbir başka yatağın rahatı beni, o üzüm çuvalları üzerinde çekilen muzaffer uyku kadar mesut etmemiştir.
Beş günde yaratılan tarih
Atatürk’ün eski yaveri Cevat Abbas Gürer, büyük taarruz sıralarında Bolu mebusu olarak B.M.M’de bulunuyordu. Atatürk cepheye hareket etmeden evvel kendisine ve Ankara askeri kumandanlığında Fuad Beye(Bulca) birer vazife vermişti. Cevad Abbas bu husustaki hatıralarını şöyle anlatmıştır.
“Büyük Adam’ın 26 Ağustos taarruzu için cepheye hareketinden bir kaç saat evvel, en zayıf bir ihtimal için bana ve o zaman Ankara Mevki Kumandanı bulunan Fuad Bulca’ya verdiği vazifenin hatırasını buraya kaydetmekle belirsiz ihtimallere bile Atatürk’ün nasıl ehemmiyet verdiğini göstermek istiyorum.
Atatürk; 26 Ağustos’ta başlayacak olan taarruzu idare etmek üzere cepheye hareketini herkesten ve her taraftan gizli tuttu. Hükümetçe yapılacak son tedbirleri aldırttıktan sonra 19 Ağustos gecesi Tuzçölü-Konya üzerinden cepheye hareket edecekti. Hareketinden evvel hareketini gizleme tedbiri olarak da Anadolu Ajansı gazetelere; Çankaya’da Atatürk’ün çay ziyafeti verdiği haberini yaymakta idi.
Doğrusu ben de, Fuad da bu şerefli taarruzun başında bulunacak olan Büyük Kumandanın emrinde cepheye gitmek için can atıyorduk.
Beni, Meclisten beraberinde Çankaya’ya getiren Atatürk, Mevki Kumandanı Yarbay Fuad’ın da Köşk’e gelmesi emrini vermişti. Zaman akşam üzeriydi. Atatürk hareketini gece yapacağı için bir kaç saatlik vaktini, bazen heybetli kaşlarını çatarak düşünmeye dalmakla, bazen de  sevimli bir yüzle yaptığı ufak tefek latifelerle geçiriyordu. Ve fakat, büyük ruhu oturduğu yere sığmıyordu. Bir aralık ayağa kalktı. Köşkün önünden beraberce yürüyerek birinci nöbetçi kulübesine kadar gittik. Oradan Fuad Bulca’nın geldiğini gördük ve durduk. 
Atatürk yapacağı büyük işe bir an evvel kavuşmak isteyen ve fakat çabuk geçmeyen saatlere kızan bir his içinde, nöbetçi kulübesinin hemen arkasında sivrilen tabii kaya yığınını işaret ederek:
-Burada oturalım, emrini verdi.