Atalarımız "hain"e de "mürted" demiş..
Müslüman olduktan sonra başka bir dine geçenlere İslâm Hukukunda “mürted”denilirken, İslâm hukukunu çok iyi bilen atalarımız, canları fazla yandığından ve neredeyse devletin ellerinden gitme durumuna gelmiş olmasından dolayı “haine”de “mürted”demiş. Şimdi 1402’lerin Ankara Savaşı sonrasına dönelim ve o günlerden bugünlere taşınan zamane Ankara’sının semt ve ilçe adlarına bir göz atalım.
1402 Ankara Savaşı’nın
bugüne bıraktığı izler:
- “... Emir Dağı, Emir Gölü, Timur’un “emir “unvanından gelir. Bugünkü Eymür telaffuzu son dönemde ortaya çıkmıştır. (Eymir Gölü’nün ismi 1930’lardaki kaynaklarda “Emir “olarak geçmektedir.)
- Mogan Gölü, Timur’un Kafkasya-Azerbaycan’daki ordugâhının adından mülhemdir.
- Esen Buga (Esenboğa), Timur’un komutanlarından biridir.
- Sancar, Timur’un komutanlarından olup, Suriye Türkmenlerinden olduğu ifade edilmektedir. Bugün Ankara’nın Kazan ilçesine bağlı olan bu eski köy, yeni mahallede yaşamaktadır.
n Mürted Ovası, Murtazaabad ya da daha sonraki adıyla topraklarının bir kısmı Zir (merkezi İstanos Köyü) olarak bilinen Ankara’nın Kazan ve Yenikent çevresi ile bugün Akıncılar adı verilen mevki. Ankara Savaşı’nda Yıldırım Bayezid’in ordusunda yer alan Kara Tatarlar savaşın en kritik anında saf değiştirerek Timur’un tarafına geçmişler ve Osmanlı ordusunun ağır bir yenilgi almasına neden olmuşlardır. Bunun üzerine bölgede yaşayan halk Kara Tatarlar’a bu ihanetleri nedeniyle, dinden dönen anlamına gelen mürted ismini vermiştir.
n Pursaklar, Timur’un ordusundaki filler bu bölgede saklandığı için buraya Filsaklar denilmiş; zamanla bu söz önce Pirsaklar, daha sonra da günümüzdeki Pursaklar’a dönmüştür.
Bu bilgileri bize gönderen dostumuzun faydalandığı kaynak:
Kenan Ziya TAŞ-Balıkesir Üniversitesi Fen-Ed. Fakültesi, Tarih Bölümü, Tarihte Ankara Uluslararası Sempozyumu, Bildiriler (sa. 91, 92, 93) adlı çalışmadır.
Tantan’ın bir sorusu var!
Önceki gün Sayın Ersoy Dede’nin 8.7.2012 tarihli yazısından yaptığımız alıntıda, “Hani, Patrikhane’nin bir “Kin Kapası” var ya, işte o kapıdan Fatih Belediye Başkanı seçildiğinde Mehmet Ali Şahin girmek istemiş. Seçildiği gün verdiği ilk mülakatta, “Ben bütün Fatih halkının belediye başkanıyım. Bize oy versin, vermesin, herkese ve her kesime hizmet götürmekle görevliyim. Patrikhane de, Rum Ortodoks vatandaşlarımız da bizim belediye hizmetlerimizin muhatabıdır. Benim onlardan ricam: ’Kin Kapısını’artık açmaları ve barış kapısı olarak hizmete sunmalarıdır”aktarmasını yapmış ve alıntıya Dede’nin şu satırları ile devam etmiştik: “Refah Partili başka bir isim yeniden seçimleri kazanır kaygısıyla CHP bile adayını çekip, ANAP’lı Tantan’a destek vermiş
Bu satırlar üzerine o seçimleri kazanarak Fatih Belediye Başkanı olan Sayın Saadettin Tantan aradı. “Öyle bir şey yok. CHP adayını geri çekmedi. Daha önce Fatih Belediye Başkanı olan Yusuf Günaydın’ı aday gösterdi ve her zaman olduğundan daha çok seçimleri kazanmak için gayret gösterdi. Ama halk, bizi tercih etti”düzeltmesinde bulundu.
Ve... “Generalleri, Genelkurmay Başkanlarını
Silivri’ye doldurmaya muktedir AKP, niye bir ’Kin Kapısını’açtırmıyor; Patrik’e niye gücü yetmiyor?”
Diye de sordu.. Biz de, “Sahi niye güçleri yetmiyor, açıklarlarsa onu da okuyucularımızla paylaşırız”diye söz verdik..
Neymiş bu Erbakan’ın çilesi böyle..
Milli Görüş hareketinden AKP doğdu. HAS Parti doğdu. Dün ona, “Pazara kadar değil, mezara kadar”diye siyaset yapmak için biat edenler “ilk pazar”da tası tarağı toplayıp ikbal peşinde koştu.
Elinden tuttuğu işçi sendikaları, meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri ilk fırsatta Hocay’ı terk etti, kimin arabası yağlı ise ona biniverdi. Bizce bu “terk”in iki sebebi vardı.
Bir: Hoca Siyonizm’le yatıyor, Siyonizm’le kalkıyordu. Bu durumda Siyonistlerin ve İsrail dostlarının bir bedel ödetmemesi düşünülemezdi. 28 Şubat süreci ve sonrasında gördük ki, İşin içinde İsrail ve Siyonizm, sonuna kadar var.
İkinci sebep ise Gurbetçilerin ve davaya yürekten sahip çıkan (kadını ve erkeğiyle) Anadolu insanının bin bir meşakkat ve sabır ile kazandıkları alın terinin Hoca ve arkadaşları tarafından hor ve hoyrat kullanılması; harcamaların şeffaf olmamasıdır. Kardeşler arasındaki miras kavgası aysbergin ucunun ucu olsa gerek..