Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Aslında Vatikan modeli...

Gerçek anlamda "Cumhuriyet Kadını" olan Mine Kırıkkanat'ı uzun yıllardır okuyorum. Tanışmamız kumpas davalarını cesaretle izlemeye geldiği Silivri'de başladı. Ocak ayında Ankara Kitap Fuarı'ndaki imza gününde görüştük. "Tarihin en büyük Sahtekarlığı: Bir Hıristiyan Masalı" adlı değerli eserini imzalayarak hediye etti. Tevekkül sahibi, inançlı biri olarak doğrusu Hristiyanlık ile ilgili çok kitap okumadım. Belki de ihtiyaç hissetmedim. Bu konudaki eksikliğimi tokat gibi yüzüme vuran bu kitabı öncelikle "dinbaz"lar ile mücadele eden münevverlere tavsiye ediyorum. Kırıkkanat tarihi belgeler ile, Papalık makamı ve devletin kurucu yasası, Vatikan'ın gizli arşivlerinde "Donatio Constantini" başlığı ile yer alan Büyük Konstantin'in vasiyet belgesi, dünya tarihinin en büyük sahtekarlığı, Avrupa'yı, Asya'dan ayıran siyasal oluşumun temel yalanı olduğunu yazmış. Böyle bir vasiyetin olmadığını Papalık devletinin bir tezgah oluşunu, papaların ne ruhani ne de siyasal meşruiyetinin söz konusu olmayacağını da yine Hristiyan din adamlarının belgeleri ile ortaya koymuş. Komplonun baki; komplocuların pusuda beklediğini vurgulayan Mine Kırıkkanat İstanbul'un 1123 yıl boyunca Roma İmparatorluğu'nun başkentliğini yaptığına vurgu yaparak sadece 564 yıldır bizim olan İstanbul'un geçmişini doğru okuyamazsak geleceğini çaldırabileceğimiz bir mücevher olduğunu hatırlatıyor.

***

Konstantin'in ölümünden 400 yıl sonra 8'inci yüzyılda imal edilen sahte vasiyet yüzünden bin yıl boyunca yaşananları teşhir etmiş. Ortodoks, Katolik, Protestan ve diğer Hıristiyan mezheplerinin doğuşlarını da öğrenebildik kitabın sayesinde.

"Kudüs'ü geri almak amacı ile yapılan Haçlı Seferleri'ni düşünürseniz birinci travmayı atlatmakla kalmaz; Hristiyan Batı'nın İkinci Dünya Savaşı öncesi, sırası ve sonrasında bölgede bir Yahudi devleti kurulmasını niçin desteklediğini de kavrarsınız" diyen Kırıkkanat, Hristiyanlığın Yunanca ve Latince savaşı yüzünden dilde bölündüğünü de ortaya koymuş. Ünlü Haçlı Seferlerinin Müslümanlara karşı yapılıyormuş gibi görünmesine rağmen başta İstanbul olmak üzere Doğu Roma İmparatorluğu'nu talan etmeye yönelik olduğunu belirtiyor. Ve Venedik'te, Vatikan'da, Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde sergilenen tarihi eserlerin İstanbul'dan gasp edilişini gündeme getirirken; Osmanlı'nın, Osmanlılarda olmayan tarih bilinci ve sanat saygısına da not düşmüş. Fener Rum Patrikhanesi ve ekümeniklikle ilgili tezlerine katılır ya da katılmazsınız. Mine Kırıkkanat'a hak veriyorum. Güçlü bir devlette ekümeniklik tehlike olmaktan çıkar. Altını çizmekte fayda var güçlü...

1628 yılında Papalık fetvalarının sahteliği ortaya çıkmasına rağmen, çakma vasiyet ile 900 yıl önce kurulan Papalık Devletlerinin neler yaptığı unutulmamalı. Gelelim Vatikan'ın resmileşmesine 1929 da İtalya Devlet Başkanı faşist Mussolini ile Kardinal Gasparri'nin imzaladığı, anlaşma da çok ilginç. Roma il sınırları içinde 0,44 kilometre karelik bir alana yayılan Vatikan Şehir Devleti (Stato della Citta del Vaticano) dünyanın yüz ölçümü en küçük ama mal varlığı en zengin devletidir. Yönetim biçimi ilginç: Mutlak monarşi olup Devlet Başkanı Papa, hem yasama, yürütme ve yargının başkanı hem de Katolik Kilisesi'nin önderidir. Sözü, yasa hükmündedir.

***

Oysa biz yasama, yürütme ve yargı erkinin Baas rejimlerinde ve bazı Afrika ülkelerinde olduğunu sanıyorduk. Bakın Avrupa'nın tam göbeğinde var... Üstelik toprakları en küçük ama dünyanın en zengin ülkesi... Dünyanın parasına da hükmediyor... Yönetim biçimi doğal olarak 16 Nisan'da ülkemizde referanduma götürülen yeni anayasa taslağını hatırlatmıyor mu? Şimdi birileri abarttığımızı, dahası komplo teorisi kurduğumuzu iddia edecektir. Ancak düne kadar "alnı secdeye gelenden zarar gelmez" denilerek yol verilen, ortaklık yapılan sonunda 15 Temmuz kanlı darbesine girişen FETÖ'nün örgüt yapılanmasının Vatikan tarzı, Hristiyan tarikatı olan "Opus Dei" ile tıpa tıp benzeştiği mahkemelerdeki iddianamelerde bile yazıldı. Sütten ağzımız yandığına göre yoğurdu üflemenin faydası var. Dün FETÖ'nün örnek aldığı yapıyı bugün "yeni anayasa" diye yutturup başımıza iş almanın anlamı var mı?

12 Eylül 2010 referandumunda hangi maddelerin değişeceğini bilmeden "Yetmez ama evet" diyenler, sonucu 15 Temmuz akşamı gördü. 16 Nisan'da oylanacak olan Türk'e hiç benzemediği gibi Vatikan modeli değil de nedir?

Yazarın Diğer Yazıları