Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

Askerlik ve Türkler

Türkler için kullanılan “ordu millet” veya “asker millet” deyimleri rastgele kullanılan deyimler değildir. Bu sözler binlerce yıllık bir tarihî gerçekliğin ifadesidir. Kısaca özetleyeyim.
Asya Hunları Türk tarihinin en eski dönemini teşkil eder. Daha önceki Sakalar ve başka kavimlerin Türklüğü konusundaki tartışmalar hâlen devam etmektedir. Hunların Türklüğü konusunda ise aşağı yukarı genel bir anlayış birliği vardır. Yabancı tarihçilerin büyük bir çoğunluğu ve yerli tarihçilerin tamamı Hunları Türk olarak kabul eder.
Asya Hunları, eski Çin kaynaklarında Şiung-nu olarak geçer. İlk defa M.Ö. 318 tarihindeki bir antlaşma dolayısıyla Şiung-nu kelimesi Çin tarihlerinde kaydedilmiştir. Bu tarihe kadar olan dönemi Türklerin tarih öncesi olarak kabul etmek gerekir. Demek ki Türkler en az 2330 (2012+318) yıllık bir tarihe sahiptir.
Hunlarının büyük hükümdarı Motun (Mete) M.Ö. 209-174 tarihleri arasında tam 35 yıl Türkleri yönetmiştir. Kendi ifadesiyle “yay çeken kavimleri” yani başta Türkler olmak üzere bütün bozkır kavimlerini birleştirmiş ve tarihte ilk defa Turan ülküsünü gerçekleştirmiştir. Onun zamanında Türk devletinin sınırları Çin Denizi’nden Aral Gölü’ne dek uzanmaktaydı. Tarihler Motun’un demir bir disiplinle kurduğu orduyu olaylara dayanarak tasvir ederler. Bu sebeple Kara Kuvvetlerimizin kuruluş tarihi olarak M.Ö. 209’un belirlenmiş olması son derece isabetlidir. Motun, ıslık çalan bir ok icat ederek ve âdeta bütün bir milleti disiplinli askerler hâline getirerek çevresindeki iki büyük gücü, Çinlileri ve Yüeçileri dize getirmiştir.
Motun’un bütün Türkleri bir araya getirerek büyük bir devlet kurması, daha sonraki Türk tarihine de yansımıştır. Hunlardan sonra Çin’in kuzeyinde ve bozkırda kurulan Tobalar kendilerini Hunlara bağladığı gibi, Çin tarihleri Köktürklerin ve Uygurların da Hunlardan çıktığını belirtmişlerdir. Motun, Türklerin Oğuz Kağan’ı olarak efsaneleşmiş ve Türk sözlü tarihi sayılması gereken Oğuzname’de Türklerin ilk büyük atası kabul edilmiştir. Osmanlılar, Karakoyunlular, Akkoyunlular kendi şecerelerini hep Oğuz Kağan’a bağlamışlardır.
Köktürkler ve bozkırda yaşayan Uygurlar da hep asker yöneticiler tarafından idare edilmiştir. Eski Türk devletlerinde eli silah tutacak yaşta ve güçte olan her Türk askerdir. Tabii bir hayat tarzı olarak daima savaşa hazır vaziyette yaşayan Türkler Müslüman olduktan sonra şehitlik ve gazilik kavramlarıyla da tanışmışlardır. Böylece onlar için savaş tabii yaşama tarzı olmanın yanında manevî bir anlam da kazanmıştır. Selçuklular da, bütün Anadolu beylikleri de, Temürlüler de, Deşt-i Kıpçak ve Türkistan hanlıkları da, Osmanlılar da hep savaşa hazır askerlerden oluşmaktaydı.
Fethettiğimiz topraklardan çekilme dönemlerinde de hep savaştık. Nihayet Balkan, Birinci Dünya Savaşı facialarında ve İstiklal Harbi mucizesinde de hep şehit ve gazi olduk. Bu savaşlarda yakınını kaybetmemiş bir Türk ailesi yok gibidir.
Hükümdarlarımız asker olduğu gibi Cumhuriyet’i kuran kadrolar da askerdi. Sözün özü, Türk milleti asker olarak doğdu, asker olarak yaşadı; yeniden doğarken yine asker olarak doğdu. İşte ordu millet olmamız bu iki bin küsur yıllık tarihin somut bir sonucudur. Onun için askeri ve askerliği severiz. Silahlarla, tanklarla, jetlerle geçit töreni yapan askerlerimizi görünce işte bu sebepten göğsümüz kabarır. Eğer Türk isek, ruhça ve bedence sağlıklı isek  asker manzaraları bizi sevindirir, bizi gururlandırır. Tekrar ediyorum; Türk’ün askeri ve askerliği sevmesi, binlerce yıllık tarihinin tabii ve somut bir sonucudur.  
Bu tarihî gerçekliğe dayanarak şunları tam bir güvenle söyleyebilirim:
Bir takım söylentilerle ve beş on yıllık uygulamalarla Türk’ün askerlik sevgisi ortadan kaldırılamaz. Ne paralı askerlik uygulamaları Türk’teki asker sevgisini yok edebilir; ne de vicdani ret maskaralıkları. Millî Güvenlik derslerinin kaldırılması ve bu vesileyle sarf edilen ileri geri sözler de Türk olan insanı etkilemez. Üç buçuk gazetecinin veya siyasetçinin askeri itibarsızlaştırma söylem ve uygulamaları da hiçbir işe yaramaz. Ruhça ve bedence sağlıklı Türkler askeri ve askerliği severler ve sevmeye de devam ederler.

Yazarın Diğer Yazıları