Askeri konular...
İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, Humeyni önderliğinde devrim sonrasında, 1979'dan bu yana Türkiye'yi ziyaret eden ilk İran Genelkurmay Başkanıydı. Bu çok önemli ve tarihi ziyaret Türkiye'de yeterince değerlendirilip gündemdeki gerçek yerini bulabildi mi?.. Hayır!.. İktidar mensuplarının fotoğraflarına ve suyuna tirit açıklamalarına bakınca ziyaretten pek de memnun olmadıkları görünüyor. Havuz medyasında racon kesenler de ziyaretin olumlu geçmediğini kamuoyuna pompalayıp, İran'ın hâlâ "güvenilir olmadığını" vurguluyorlar. İki ülke askeri heyetleri arasında en üst düzeyde gerçekleşen temasları gözden düşürmeye gayret ediyorlar.
O tarihi ziyareti bir daha hatırlayalım. İran Genelkurmay Başkanlarının uluslararası arenada dış ülke ziyaretleri çok nadiren rastlanan bir durumdur. Bakıri'nin, -gündemi takip edebildiğim kadarıyla- dış ziyaretini hatırlamıyorum. 3 günlük bir ziyaretti. Askeri heyetlerin 3 günlük dış ziyareti uzun süre olarak değerlendirilir. İran Genelkurmay Başkanı, 9 kişilik üst düzey bir askeri heyetle Ankara'ya geldi. Heyette çok önemli isimler vardı. Temaslar ağırlıklı olarak Genelkurmay Başkanlığı'nda yapıldı. Görüşmelerin içeriğinden hiç bir şey bilmesek, tek satır bilgi kırıntısı bile elimizde olmasa sadece şu yukarıda özetlemeye çalıştığım fotoğraf çok şey anlatıyor. "Peki ne anlatıyor" diye bana sorarsanız; İran devletinin TSK'ya olan güvenini... "Hoppalaa mı!" O zaman biraz daha ileri gideyim; Cehenneme dönen bölgede İran, Türkiye'ye, "Biz TSK'nın sözüne güveniriz. Eğer bir işbirliği yaparsak TSK'dan teminat bekleriz. Gerçek muhatabımız o" mesajını verdi. Yoksa görülmüş şey değildir, bir ülke Cumhurbaşkanını o ülkeye Genelkurmay Başkanı üzerinden davet edilmesi. İran ince dış politika geleneği gereği R. Erdoğan'ı Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar üzerinden Tahran'a davet etti. Ne demeye geliyor bu!..
Ankara'daki görüşmelerde, Suriye, Irak ve Kuzey Irak'taki referandumun görüşülmesinden daha doğal ne olabilir ki?.. Fakat bu görüşmeler, Türkiye, İran, Rusya arasında adını bilmediğimiz bir çok noktada heyetler arasında zaten yapıla geliyor. Peki ne olmuş olabilir ki İran, Ankara'ya bu kadar üst düzey bir heyetle gelsin? Çözülmeyen neydi? Veya daha büyük bir sıkıntı mı vardı?.. İşte bu soruların cevaplarının ipuçlarını, Bakıri ülkesine döndükten sonra kendi basınına yaptığı açıklama veriyordu. Bakıri, Türkiye ile istihbarat paylaşımı konusunda iş birliği yapıldığını söylüyordu. Ve bana göre en kritik cümlesi şuydu;
"Çeşitli bölgesel ve askeri konularda daha iyi bir istişare ve iş birliği için gerekli bir ziyaretti. Türkiye ile yıllardır dostane ilişkilerimiz, güvenli sınırlarımız var. Ancak bu ziyaret bakışımızı değiştirmek için gerekliydi."
İyi bir istişare!..
Ankara'nın devlet koridorlarında, ziyaret öncesinde, o adını bilmediğimiz yerlerde yapılan gizli görüşmelerde İran'ın çok önemli bir rahatsızlığı konuşuluyordu. Ve bunun da diplomatik bir şekilde Ankara'ya iletildiği söyleniyordu. Şöyle;
"İran, heyetler arası yapılan görüşmelerde, MİT'in, İsrail gizli servisine çalışan ve bunlarla bağlantılı olduğunu ileri sürdüğü bazı isimleri karşılarına çıkardığını düşünüyor. Çok rahatsızlar."
Ulaştığım bilgilerden "on the record" bölümünden özet yaptım. Peki, 3 günlük ziyaret sonrasında İran heyeti Ankara'dan beklediklerini alabildi mi?.. Diplomatik kaynaklar, dudak büküyor!..
***
Hazır askeri konulara girmişken... TSK'nın Resmi Gazetede yayımlanan atama kararları, gündeme bomba gibi düştü. YENİÇAĞ'ın dikkatli okurlarına bu köşeden YAŞ sonrası, atama kararlarının geciktirilmesi konusunda Genelkurmay'daki artçı depremleri, artan iç huzursuzluğu ince ayrıntılarına girmeden defalarca aktarmıştım. Atamalar, (Jandarma da dahil) benim için sürpriz olmadı!..
Atamaların duyulmasının ardından kulisler güya "10 general istifa ediyor" haberleri ile çalkalandı. Buna "çalkalandırıldı" desek daha doğru bir habercilik yapmış oluruz. Çünkü atamaların ardından istifa niyetinde olan general sayısı 3'ü geçmiyordu. İşin doğrusu, aslı astarı neydi?..
Hatırlar mısınız?.. Kabine revizyonu ardından yazdığım analizde Savunma Bakanlığı'na Nurettin Canikli'ye özel bir parantez açmış, R. Erdoğan'ın kurşun askeri olduğunu belirtip, despot kişiliğine dikkat çekip TSK üzerinde baskıların daha da artacağının altını çizmiştim.
YAŞ kararları sonrasında, Genelkurmay karargahında kararname çıkarılmadan önce Nurettin Canikli'nin 10'a yakın generale "istifa et" baskısı yaptığı konuşuluyordu. Resmi Gazete yayınlandıktan sonra askeri kaynaklarla yaptığım görüşmelerde bu baskının hâlâ devam ettiğini öğrendim. Sonuç ne olur? Bekleyip göreceğiz... Havuz ve yandaş medya ellerinde olduğu için istedikleri manipülasyonu yine yaptılar!.. Türk askerini "makam mevki düşkünü" gibi gösterip Türk milletinin taşıyıcı temel kolonuna darbe vurmaya devam ediyorlar!..
Çok yazık oluyor. Kimselere de anlatamıyoruz!..