Bu nedenle Mustafa Kemal Atatürk, düşmanın Gelibolu’ya çıkarma yapacağını öğrenince birliklerini yarımadanın ortasından geçen yüksekliğin en önemli kesimine sevk etmiş ve bu sırtların düşman eline geçmesi hâlinde çok şeyin kaybedileceğini, kaybedilenlerin ise tekrar geri alınmasının mümkün olamayacağını, en azından büyük zayiatı gerektireceğini görmüştür. "Size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum." emrini, burada vererek stratejik önemi çok büyük olan bu bölgenin düşman eline geçmesini önlemiştir. Böylece Mustafa Kemal Atatürk, Gelibolu Yarımadası’nın ortasından geçen ve yarımadanın kuzeyden güneye omurgası değerindeki kesimini elinde tutmuş, bu kesim tehlikeye düşünce en zor şartlarda dahi taarruz kararı almış ve uygulamıştır. Askerlerine "Size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum" diyebilen bir komutan yoktur. Ölme emrini tereddütsüz yerine getiren Türk askerinden başka bir asker de bulunamaz.
Gerçek liderler yalınlığı, açık yürekliliği, tutumluluğu, kısa konuşmayı severler. Konuşmaları doğal ve etkileyicidir. Sözcükleri ne boşa harcar ne de esirgerler. Gerçeğin değerine inanırlar. Atatürk’ün de bu özelliklere sahip olduğunu Çanakkale Muharebeleri sırasında Yarbay Mustafa Kemal’in tümeniyle karışmış olan kendi tümenini geri almak için cepheye giden Albay Karnengiesser şu sözleriyle belirtmektedir: "Başkalarından ne yardım ne de destek beklemeksizin her meseleyi kendi kendine ölçüye vuruyor ve kendi başına karar veriyordu. Yerinde ama az konuşuyordu. İnatçı enerjisi sayesinde hem emrindekilere hem de kendine tamamıyla hâkim olduğu belli idi."
Çanakkale Muharebeleri’nin bir diğer stratejik özelliği de mevzi savunmasının başarıyla uygulanmasıdır. Mustafa Kemal Atatürk, mevzi savunması taraftarı olmamasına rağmen düşman karşısında Türk tarafının başka alternatifi olmadığından bunu uygulamıştır. Çanakkale’de 19’uncu Tümen birliklerine tahkimatla ilgili olarak verdiği emir, Atatürk’ün savunmanın nasıl yapılması gerektiğini açıklayan ilginç bir örnektir. "Herkes ve bütün erler iyi bilmelidir ki siperler yalnız savunma için değildir. Saldırıyı sağlamayan siperler iyileştirilip düzenlenecek ve tahkimat yalnız düşman ateşinden korunup az zayiat vermek görüşüne dayanmayıp, düşmanı ezecek ve saldırıyı kolaylaştırabilecek mükemmel şekle sokulacaktır." Mustafa Kemal Atatürk, sık sık yaptığı taarruzlarla bu muharebe türüne de kendi damgasını vurarak şekillendirmiştir.
Çanakkale Muharebeleri, bir askerî dehanın ve yurt sevgisiyle yücelmiş, anıtlaşmış askerlerin, ulusunun ve dünyanın kaderini değiştirmesinin emsalsiz örneğidir. Çanakkale Savaşı için İtilaf Devletleri dünyanın dört bir tarafından büyük sayılarda insan, silah ve malzeme toplamış, uzun ve pahalı hazırlıklar yapmış; fakat Türk askerinin direnme iradesine yenik düşmüştür.
Çanakkale Savaşı’nın Türkler tarafından kazanılması Birinci Dünya Harbi’nin sonunu ve kökleşmiş, asırlaşmış Çarlık Rusya gibi bir imparatorluğun kaderini etkilemiştir.