ASKER VE DEVLET ADAMI ATATÜRK -21-

ASKER VE DEVLET ADAMI ATATÜRK -21-

O, gelecekleri sezebilen, yalnız ’ufku değil ufkun arkasını da gören’ bir dahidir...

Mustafa Kemal Atatürk, Anadolu’da kurduğu yeni Türk devletini, adım adım laik bir devlet olmaya yöneltmiştir. Önce egemenliğin temelini laikleştirmiş daha sonra hukuk, eğitim alanlarını laikleştirerek tüm yurttaşlarının eşit haklara sahip olmasını sağlamıştır. 
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Osmanlı Devleti gibi teokratik bir devlet olmasını engelleyerek Atatürk emsalsiz bir işi başarmıştır. Günümüzde bile Türkiye gibi yüzü çağdaş medeniyete dönük ve laik başka bir İslam ülkesi yoktur.
Atatürk’ü sevmek bir insanı sevmek demektir. Atatürk, temelde insanın iyiliğine inanmış onun gerçek değerlerini ortaya çıkararak öncelikle kendine dolaylı olarak da Türkiye Cumhuriyeti’ne yararlı olmasını sağlamıştır. Söylevleri ve demeçlerinin de hep bu düşüncenin izlerine rastlarsınız. Yaşantısı boyunca emir veren bir insan, bir komutan ve bir devlet adamı olmasına karşın, bir halk adamı olmakla övünmüş, düşündüklerini ve yapacaklarını hep halkın önünde söylemiş ve başarmıştır. O, insancıl ve bağışlayıcıdır.
Atatürk yaptıklarıyla biten insan değildir. Her devirde, her zaman, her çağda yaşayan insandır. 
Çünkü o, yaşadığı zamandan çok sonra gelecekleri sezebilen, yalnız "ufku değil, ufkun arkasını da gören" bir dahidir.
Atatürk, eşsiz bir devrimci, değişim ve yenilik ustasıdır. Akıl, ilim ve fen onun rehberidir. Atatürk, XX. asrın sonunda teknoloji çağının yaşanacağını, XXI. yüzyılın bilgi çağı olacağını görerek icraat ve teorilerine bunları yansıtan bir liderdir.

***

Yazı dizimizi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk gençliğine hitabıyla bitiriyoruz:
Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927