Gerçekten de Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak için Samsun’a çıktığında elinde maddi hiçbir kuvvet yoktur. Ordu mevcut değildir. Buna rağmen orduların varlığını ve gücünü para ile kıyaslamadığından yeniden bir ordu oluşturmuştur.
Elde kullanılmaya hazır askerî güç olmamakla beraber askerî, ekonomik ve sosyal güçlerin potansiyel değerleri mevcuttur. Potansiyel değerlerin hazırlanmasını ve gelişmesini sağlayacak uygun bir millî politikanın aynı zamanda millî hedefleri ve kesin hareket tarzlarını da tespit etmesi gerekmektedir. Mustafa Kemal Atatürk bu işi üstlenerek millî hedefi ve hareket tarzlarını tespit etmiştir. Millî hedef "Kayıtsız şartsız bağımsız bir Türk Devleti kurmaktı." Bu millî hedefe ulaşmak iki aşamada olacaktır. İlk önce işgal kuvvetleri yurttan atılacaktır. Bunu gerçekleştirecek asıl güç ise askerî güçtür. Bu amaçla Kurtuluş Savaşı’nda bütün kaynaklar askerî güce tahsis edilmiştir. İkinci aşamada ise, düşman işgalinden kurtulan topraklar üzerinde yeni bir devlet Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurmak hedef alınmıştır. Her ikisinin de başarıya ulaşması tek bir güce "millete" bağlıdır. Yani millî hedeflere ulaşmak için millî egemenlik sağlanmalı, savaş kazanılmalı ve bunun için ordu-millet iş birliği olmalıdır.
Atatürk, her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünen, tesadüfe yer bırakmayarak planlar yapan, karar veren ve bu kararlarının yerine getirilmesi için tüm enerjisini harcayan bir komutandır. Milletin evlatlarının bir sürü gibi değil, şanlı şerefli insanlar olarak şan ve şerefle yönetilmesi gerektiğini düşündüğünden, emir vermek için emir vermez. Verdiği emirler, gerekli ve uygulanabilir niteliktedir. Atatürk, emir verirken daima verilen emri yerine getirecek kişinin yerine kendini koymuş ve emrin nasıl yerine getirileceğini düşünerek emirlerini vermiştir.
Atatürk’ün, birçok komutanın hesaba kattığı "talih" elemanına hayatında ve savaş alanında yer vermediğini görürüz. Ona göre talih denilen şeyin esası, uygulanması mümkün olan sorunlarda etraflı olarak düşündükten sonra işe başlamaktır. Komutan olan kimsenin fırsatları elden çıkarmaması gerekir; aynı zamanda akla uygun şeyleri izlemesi lazımdır. Bu genel düşüncelerini uygulama düzeyinde şöyle belirtmektedir: "Savaş sırasında komutan, düşmanın mevzileri, kuvveti ve psikolojisi hakkında açık bilgi sahibi olmalıdır.
Gelen istihbarat raporlarından bu hususlar kesin olarak anlaşılmalı ve her şeyden önce düşmanın maksadının ne olduğunu keşfetmelidir. Bu son nokta özellikle önemlidir. Çünkü komutanın vereceği emirlerin uygulanabilirliği buna bağlıdır."
Karar verebilmek, cesaret, bilgi ve olayları tahlil ederek en doğruyu bulabilmek büyük bir karakter ve irade sahibi olmak, sarsılmaz bir azme, sorumlulukları tereddütsüz yüklenebilme özelliklerine sahip olmakla mümkündür. Bu özellikleri kendinde toplayan Atatürk, Türk milletine güvenerek savunduğu özgürlük davası uğrunda kendini feda etmeyi göze alarak Millî Mücadele’ye başlamış ve bu savaşta askerî dehasını göstererek askerî harekâtın tüm manevra şekillerini (hedef, sıklet merkezi, manevra ve baskın vb.) başarı ile uygulamıştır.