Asıl sorun o: Sorumluluk
Asıl sorun nedir biliyor musunuz?
Sorumluluk! İşte yaşadığımız tüm sorunların en temelinde yatan gerçek bu. Kavramı hafife almayın lütfen. Sorumluluk denilen şey insan iradesini yönetir.
Başka? Vicdanı yönetir.
Daha başka?
Ahlâka yön verir. Kısacası sorumluluk insan oğlunun davranışlarını belirler.
Şimdi bağlantıyı kurabiliriz. Adı ister Van depremi olsun, ister başka bir şey. Türkiye’nin bir müteahhitlik gerçeği var mı?
Evet, var! Bağlı olarak bir dürüstlük, yani mesleki ahlâk gerçeği de var mı?
O da var. Bu durumda sorumluluklar yeterince yerine getirilememiştir diyebilir miyiz?
Evet, deriz.
Kimse kusura bakmasın, sorumluluk aileden başlayan önemli bir eğitim sürecini kapsar. Son zamanlarda aileler, çocuklarına yük gelmemesi için tüm sorumlulukları kendine üzerine alıyor. Okul ödevlerini ana-baba yapıyor. Çocukların odalarını onlar düzenliyor. Çocukların kendi başlarına karar vermelerinde yeterince yardımcı olmuyor. Bu durumda çocuk harçlık alan, bunu harcayan ve tekrar isteyen bir mekanik yaşamla hayata başlıyor. Kısacası her çocuk, üzerine titrenen sorumluluk ve inisiyatifi verilmeden büyüyen birer hazır yiyici olarak yetişiyor. Böylece kolaycılığı öğreniyor. Hayatla mücadelede başkalarına güvenerek yaşam sürmeyi öğreniyor. Zorlukları yenme konusunda hiçbir fikri olmamış olarak yetişiyor.
Aynı şekilde her seferinde bastırılarak yalan söylemeye alıştırılan çocuklar, büyüdüklerinde de eşine, çocuklarına ve topluma karşı aynısını yapıyor. Üstlendiği işleri her seferinde eksik yaparak büyüyen, yetişkinler tarafından doğruluğa yöneltilmeyen ve hataları süresi içinde denetlenmeyen çocuklar da sorumsuzluğu öğrenerek yetişirler.
Elbette böyle bir yaşamın sonunda varılacak yer bellidir. Son olaylarda olduğu gibi.
Bakın,“yaptığınız evler insanlara mezar oldu” denildiğinde mahcup olup, utancından ortalıkta bile dolaşmaması gereken kimseler ne cevap veriyor: “Benim hatam yok. Yaptıklarımın arkasındayım. Ben dürüstüm.”
O dürüst ise kim dürüst değil? Haberi yapanlar, kendisine soru soranlar, ya da insanlara mezar olan inşaat molozu mu?
Ya “Deprem vergileri ne oldu?..” denildiğinde Türkiye’nin ekonomiden sorumlu bakanı ne cevap veriyor: “Onlarla yol yaptık. Yol oldu.”
Peki, Türkiye’nin deprem amaçlı toplanan paralarını amacı dışında kullanmak nitelikli bir sorumluluk örneği mi yoksa başka bir şey mi?
Sorumluluk, ödevi amacına uygun yapmaktır. Bu durum beraberinde ahlâkı getirir. Hatta İmmanuel Kant’a göre etik/ahlâk da tam olarak budur.
Deprem paralarının başka amaçlar için harcanması, ödevi yapmamaktır. Demek ki hükümet, sorumluluklarını yerine getirmemiştir. İnşaat yapan müteahhit de aynı durumda. O da ödevini amacına uygun tamamlamamıştır.
Dürüstlük, kişinin kendi özüne yabancılaşmamasıdır. Kişi kendine yabancılaştı mı, ortaya çıkan çelişki, sorumsuzluk olarak kendini belli eder. Bundan kaçış yoktur. İşte son birkaç gün içinde bunun böyle olduğunu açık bir biçimde gördük.
Türkiye’nin deprem gerçeği, eş zamanlı olarak Türkiye’nin eğitim gerçeğini ve beraberinde sorumluluk, dolayısı ile ahlâki gerçeğini de ortaya koyuyor.
Tabii anlayana. Anlamayana bir şey yok.