Asıl mesele; "Ne olacak şimdi?.."
"Türkiye yüzyılı için sandığa... Vatan için sandığa... Demokrasi için sandığa... Boş verme, oy ver..."
Dünkü gazetelerin manşetlerinde de benzer başlıklar vardı...
Bu başlıklardaki iddialara, vurgulara bakmayın, seçimin 14 Mayıs'taki ilk turundan sonra siyaset farklı yönlere savruldu... Erdoğan daha fazla "istikrar, demokrasi" dedi, Kılıçdaroğlu ise milliyetçiliğe sarıldı...
Liderler gibi en çok seçmenin kafası çok karışıktı sandığa giderken...
Neden karışmasın ki, toplumun farklı misyonlar yükleyerek umut bağladığı isimler bile farklı partilerle ittifak kurdu...
Sinan Oğan, Erdoğan'la, Ümit Özdağ, Kılıçdaroğlu ile yürüdü...
AKP'nin HÜDA PAR, CHP'nin ise HDP desteğinde seçime girmesinin, FETÖ hayranları, Atatürk ve cumhuriyet düşmanlarının Meclis'e sızdırılmasının yol açtığı tepki ve şaşkınlık ise dün zaten sandığa yansımıştı...
Seçmenin kafa karışıklığı en azından oy verme açısından geride kaldı...
İşte bir kez daha Erdoğan kazandı...
Toplum kararını verdi ama, "Türkiye yüzyılı" mı başladı, yoksa yeni yüzyıl yeni sorunlara mı gebe, tüm memleket bugünden itibaren artık bunu düşünecek, bunu tartışacak...
Çünkü kafa karışıklığından çok, toplumun zihni belli ki yine ezeli sorunların yol açtığı bunalımlarla da yorulacak...
Üstelik partilerin aylardır adeta ölüm kalım savaşı gibi algılayarak büyük bir gerilimle girdikleri seçimin sonrasında sadece ekonomideki, sosyal yaşamdaki ve ülkenin gidişatındaki kaygılar değil, siyasetteki olası çalkantılar da kapıda...
Yenilgi ve zafer ikileminde kartlar yeniden karıştırılacak, hesaplaşmalar artacak, ittifaklar sarsılacak ve ihtimaldir ki, özellikle muhalefette koltuklar da sallanacak!..
Toplumdaki siyaset yorgunluğu arttığı için, yeni süreçte kitleleri bekleyen asıl sıkıntılara odaklanmak gerek... Soru nettir; "Bundan sonra ne olacak?.."
KANGRENLEŞMİŞ SORUNLAR ÜLKESİ...
Türkiye son dönemde hiç de rahat bir ülke olmadı... Terör, ekonomi, hayat pahalılığı ve ne yazık ki yolsuzluk gibi kangrenleşmiş sorunların bir çırpıda yok olacağı bir ülke de değil Türkiye...
Çevresi diplomatik tartışmalar, ekonomik, güvenlik sorunlarıyla kuşatılmış bir ülkenin derdi sadece, Irak, Yunanistan ve Suriye kaynaklı meseleler değil...
Ne tuhaf, onca etkili operasyonlara rağmen IŞİD benzeri şiddet unsurlarının sızma ve hücreleşme faaliyetleri yine durmayacak...
Örgüte yönelik düne kadar halen operasyonların yapılmış olması Selefi terörünün karanlık peşinde olduğunun en basit kanıtı...
Konu dinci teröre gelmişken, seçime büyük umutla sarılarak kasetçilikten trolluğa kadar her türlü fitneyi körükleyen ve "dönüş" hazırlığı yapan FETÖ unsurlarının sürekli pusuda olmasına ne demeli?..
Erdoğan'ın dünkü seçimi kazanması FETÖ'nün beklentilerini hiç değiştirmeyecek...
Belli ki Meclis'e sızdırılan potansiyelleriyle grup kurmaya bile kalkışacaklar ki, alın size yeni bir karmaşa!..
Velhasıl Türkiye FETÖ'yü de, iktidar-muhalefet hattında Meclis'e sızdırılan cemaatlerin de, siyasetten rant elde eden tarikatların da yol açtığı tartışmalarla boğuşmaya devam edecek...
Baksanıza; HÜDA PAR'lılar sadece bayrakla, cumhuriyetle sorunlu değiller, vekil yeminine bile karşılar ki, bugünden itibaren bu mesele de Türkiye'yi çok gerecek... Hiç kuşkusuz dinciliği-bölücülüğü bir tarafa bırakarak; cumhuriyet, bayrak, ülke bütünlüğü ve Atatürk karşıtlığında, özerklik, Kürdistan düşleriyle ittifak bile yapılacak ki, bu kaos ülkeyi daha çok sarsacak...
KAYGILI SÜRECİN İLK GÜNÜ...
Konu CHP'nin içindekilerle HDP, HÜDA PAR, hatta DEVA Partisi, belki de AKP'de pusuya yatanların açıkça dile getirdiği özerklik tehdidine geldiğine göre, Türkiye'ye 40 yıldır kan kusturan PKK terörünün bugünden itibaren sinsi bir stratejiye gireceğinden de hiç kuşku yok...
Amerikalıların Suriye'de eğittiği PKK unsurlarının ordulaştığını gösteren videolar düne kadar yayımlandı internette...
İşte "Cumhur İttifakı'na oy verirseniz PKK'ya kurşun olarak döner" şeklindeki kışkırtıcı açıklamaların sıkıntısını yaşıyor Türkiye... Erdoğan biraz da bu pervasızlık yüzünden kazandı...
HDP'lilerle birlikte Kandil-Suriye hattında operasyon baskısı altında köşeye sıkışan PKK "eylemsizlik" adı altındaki kararını geçen hafta 5 güvenlik görevlisini şehit ederek bozmuşken, bugünden itibaren Türkiye'nin terörle mücadele açısından gerilimli bir döneme gireceğinden de kuşku yok...
Devlet bir şekilde terörle mücadele ediyor ama, bu mücadelenin içte ve dıştaki harcamalarıyla Suriye üzerinden millî kaynakların tüketilmesinin yol açtığı bir ekonomik sıkıntı var ki, bankalardaki çalkantılar, dövizdeki olağanüstü yükseliş beklentisi ve bunların tetiklemesi ile giderek büyüyecek hayat pahalılığı da Türkiye'yi bugünden itibaren daha çok boğacak...
Türkiye'nin kangrenleşmiş diğer sorunlarını ise yazmaya gerek yok... Üstelik bu sorunları, tarihin en karmaşık ve içinde en tehlikeli unsurların da bulunduğu bir Meclis'in çözebileceğine ilişkin pek umut da yok...
Heyhat... "Cehennemin kapıları açılacak mı, kapanacak mı" tartışmalarını bile geride bırakacak bir sorunlar silsilesinin yeni sayfaları açılacak bugün...
Çünkü Türkiye politikacısıyla, sanayicisiyle, bürokrasisiyle, medyasıyla ve en önemlisi de toplumun tüm katmanlarıyla siyaset tarihinin son 60 yıldaki en kritik dönemine girdi...
Yanıtını verdik ama, eminim bu satırları okuyan herkesin aklına yazının başındaki o yaşamsal soru ısrarla gelecektir;
"Ne olacak şimdi?.."
YARIN: ERDOĞAN NEDEN KAZANDI?..