Asıl KHK'lıklar kimler?
Bülent Arınç ne demişti de birileri bu kadar kızmıştı?
"1. KHK (Kanun Hükmünde Kararname) bir faciadır. Çevremde o kadar çok bu felâketi yaşayan insan var ki, ben onlara acıyorum, merhamet ediyorum... Evime temizlik yapmaya gelen daire başkanlığından ihraç edilmiş kadını gördükçe, eşi polis ihraç edilmiş başka bir polisi gördükçe ben yerin dibine geçiyorum.
2. 15 Temmuz'dan sonra, devletin güvenliğine tehdit oluşturan örgütlerin aidiyeti, mensubiyeti, iltisakı olanlar ihraç edildiler. Bu hukukî bir tanımlama değil; bir tedbir bu. Hukukî tanımlama böyle olmaz; çünkü, bu bir kanaattir. Kanaat delil değildir.
3. Çocukları var, ailesi var, ev kira, yok... Sonunda da yargı yoluna da gidilemiyor. OHAL komisyonu kuruldu... Karınca gibi çalışsalar olacak ama karınca gibi gidiyorlar.
4. En son fecaat bir olay yaşandı. Bir polis memuru meslekten ihraç edilmiş, 15 ay tutuklu kalmış, sonra da beraat etmiş, ama sonra görevine iade etmemişler. Arkasından da askere gitmiş. Ağrı'da şehit oldu. Dün neden terörist dediniz bu adama, bugün neden şehit diye sahip çıkıyorsunuz bu adama?
5. Bir milyondan fazla insan mağdur oldu bugün için. Eğer böyle giderse ki, gitmeyecek, mümkün değil, en az 5 milyon insan bunun acısını çekebilir. Bu insanlara önyargımız 3. nesillere kadar etkiliyor."
Bu köşede çok yazdık. İnsanlarımızı göz göre göre çürümeye, evet çürümeye, terk ediyoruz. Meslekten atılanların -suçsa eğer- suçlarına bakın, "Şeytan"ın dizi dibinde fotoğraf çektiren, el-etek öpen AK Partililer içindeki ballı böreklilerle kıyaslamak isteseniz, kıyasa bile gelmez.
Birçok gazeteci gibi bize de "görülmüştür" mektupları geliyor. Hakikaten insanlar suçsuz. Eline silah almamış. Darbeyle, örgütlenmeyle, içten pazarlıkla hiçbir ilgileri yok. Kanunen açık okullarında öğretmenlik yapmış, kanunen açık bankalarına para yatırmış. Fatura ödemiş. Sohbete katılmış... Hemen ihraç, hemen tevkif.
Bülent Arınç, bir bakıyorsunuz şöyle, bir bakıyorsunuz böyle konuşuyor, insanı şaşırtıyor ama, yukarıda verdiğim tenkitlerine itiraz edebilir misiniz?
Çok önce cemaatler ve tarikatlar meselesine şerhimi düşmüş, masaya yatırılmasını istemiş ve hatta kapatılsın demeye gelen sözler etmiştim.
Bu insanların bu derece mağduriyetine sebep olanlar, cemaat/tarikatla kol kola giren siyasîler... Hususiyetle 17 yıldır iktidarda olanlar.
Bülent Arınç, Reis'in bir sözünü de aktarmıştı. Daha darbeden önce 22 Ekim 2015'te ne demişti R. T. Erdoğan:
"17-25 Aralık 2013 tarihinde yargı içindeki bir çetenin ki bu çete tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ise ihanet olan bir çetedir, emniyet içindeki bir grupla birlikte hükümete ve şahsıma yönelik bir darbe hazırlığı içinde olduğu gerçeğiyle karşılaştık ve aldandık. Niye? Bakıyorsun tabanda ibadet var, ortada ticareti görüyorsun ama tepede, tavanda ihaneti doğrusu tespit edememenin zaafı içinde olduk."
Asker, 2004'te Cemaat meselesini kökten halletmek için MGK toplantısında raporunu masaya koymuştu. Askerlere peşin hükümlü olunmasaydı, mesele çok önce halledilmiş, bu kadar insan dara düşürülmemiş, devletine, toprağına, insanına, ne yazık ki, kendisine küstürülmemiş olurdu.
KHK'lık olmaları gerekenler asıl hükûmet edenlerdir!