Artık PKK’ya ihtiyaç kalmamıştır
Türk milletine, Türk kimliğine, Türk tarihine ve Türk kültürüne karşı yürütülen bir mücadeleyle Türk halkı karşı karşıya bırakılmıştır. Türk milletine karşı açılan mücadele, dış ve bölücü mihraklar bir yana doğrudan doğruya iktidardaki siyasi irade tarafından yönetilmektedir. AKP iktidarı, Türk milletini ve milliyetçiliğini marjinalleştirme, köşeye sıkıştırma operasyonlarının bizzat koordinatörlüğünü yapmaktadır.
İktidar, “Barış ve çözüm süreci” adı altında iki resmi dilli, iki milletli, iki bayraklı ve iki devletli Türkiye’ye gidecek ve nihayetinde bölünmeye neden olacak faaliyetlere büyük bir hız ve meşruiyet kazandırmıştır.
Slogan bellidir: Olmayan savaş bitsin, barış gelsin de Türkiye bölünürse bölünsün!
AKP iktidarı, PKK’nın ideal ve ihtiyaçlarını yerine getirmeyi sanal barışın ilk şartı olarak görmektedir.
“Türk” kavramına yönelik onca tartışma bu yüzden açılmıştır. Türk Milletiyle bağını koparmış ne kadar yabancılaşmış yerli varsa bu yüzden ‘Akil adam’ ilan edilerek halkın üzerine salınmıştır. “Türk milleti” kavramının “Yeni Anayasa” dan çıkarılması bu nedenle talep edilmektedir. Türk vatandaşlığının “Türkiyeli” olarak değiştirilmesine bu yüzden cesaret edilebilmektedir.
Kısacası AKP, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, anayasasını, tarihini Türk’ten ve Türklükten temizleme operasyonuna alabildiğine hız vermiştir.
Bölücü terör örgütünün, AKP’li yöneticilerin, neo liberallerin, eski komünist artıklarının ve azınlıkçıların şehvet içinde Türk kavramından kurtulmaya çalıştığı tarihi bir döneme tanıklık ediyoruz. Başbakan Erdoğan bu süreçte açıkça “Türk Milliyetçiliğini ayaklarının altına” aldığını söyledi. Başbakan’ın Türk milletine karşı aldığı bu tavra tam destek, kendisine bağlı kuruluşlardan geldi.
Başbakan’ın verdiği cesaretle birden bire devleti ve kurumlarını Türk kavramından temizleme çalışmaları hız kazandı. T.C. Ziraat Bankası, T.C.’yi logosundan kaldıracağını açıkladı.
Batman’da Atatürk anıtında bulunan “Ne mutlu Türküm diyene” ibaresi kaldırıldı.
Edirne’de Trakya Üniversitesi, internet sitesini yenileyerek sayfanın en üstünde yer alan Türk bayrağı ve Atatürk logosunu kaldırdı. Yerine Yunan bayrağı ve Venizelos’un resmini koymadıkları için üniversite yetkililerine teşekkür (!) etmek gerekir!
T.C. Sağlık Bakanlığı ise “Türk” kavramından Türkiye’yi temizleme sürecine büyük bir hevesle iştirak etti.
T.C. Sağlık Bakanlığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kısaltması olan “T.C.” ibaresini, Devlet Hastanesi’nin tabelalarından kaldırdı. Gelen tepki üzerine, bakanlık geri adım atarak “T.C.” ibarelerinin eski yerlerine konulacağını açıkladı.
PKK, yıllardır T.C.’nin egemenliğini gösteren bütün simgelerin silinmesinin mücadelesini veriyordu. PKK, Türk bayrağı dahil Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını gösteren simgelere karşı saldırıyordu.
Türkiye Cumhuriyeti’nden “TeCe” diye söz eden PKK’lılar, böylece bu simgeden kurtulmuş olacaklardır.
Artık PKK’lıların, direklere tırmanıp Türk bayrağını indirmelerine, binalara roketle atış yapıp “T.C.” ibarelerini yok etmelerine gerek kalmadı. Bunu doğrudan Sağlık Bakanlığı, daha doğrusu AKP iktidarı kendi iradesi ve kendisine özgü gerekçelerle yapıyor.
AKP iktidarı ile bebek katili Öcalan’ın omuz omuza vererek, Anadolu’yu ya da anayasayı Türk’ten ve Türklükten temizlemeye karar verdikleri anlaşılmaktadır.
AKP iktidarı, PKK terör örgütüne üye olmayı suç olmaktan çıkararak PKK’yı yasallaştırmıştır.
PKK’nın yaptığının terörizm değil, “isyan” olduğunu iddia ederek genel af yolunu aralamıştır.
PKK’lıların dağa zorunluluktan çıktığını, kırk bine yakın insanın katledilmesine neden olan Öcalan’ın “dini bütün” birisi olduğunu, PKK’lılar için ağlamayanın insan olamayacağını bizzat AKP’nin bakanları söyler hale gelmiştir.
AKP iktidarı ile PKK barış yapacaktır. Böyle bir barış için “üç beş Mehmedin” ya da “bir kaç bin kellenin” adı olmazdı.
AKP, PKK neyi amaçlamışsa onu gerçekleştiriyor. Demek ki artık AKP varken ve iktidarken PKK’ya ihtiyaç yoktur!