Arslan Tekin yorumladı: Abdullah Öcalan’ın ipiyle kuyuya inilir mi?!

Arslan Tekin yorumladı: Abdullah Öcalan’ın ipiyle kuyuya inilir mi?!

Yeniçağ Yazarı Arslan Tekin geçmişte yaşananlara yeniden ışık tutarak 'İmralı' gelişmelerine yönelik önemli yorumlarda bulundu.

MHP Genel Başkanı, kendisinden beklenmeyen çıkışla, doğrudan Abdullah Öcalan’ı muhatap alınması, TBMM’ye gelip konuşması yapmasını istemesi, gündemin baş sıralarındaki yerini koruyor. Hapisteki PKK’nın başını TBMM’ye şimdi getirilemeyeceği için, DEM Partisi milletvekillerinin İmralı’ya götürülmesini, Abdullah Öcalan’la görüştürülmesini istedi.

Ve DEM Partisi’den Sırrı Süreyya Önder ile Pervin Buldan PKK başıyla görüştürüldü. Görüşmelerin ayrıntıları daha verilmedi ama, “Çözüm” adı altında PKK’ kapı aralayan 2013-2015 aralığında o zamanki PKK uzantısı milletvekillerinin İmralı’ya gidip gelmeleri, Abdullah Öcalan’ı, “Başkanım” diyerek tazimle selâmlamaları, “Ne buyurursunuz?” demeye gelen sözlerle baş eğmişleri asıl maksadın ne olduğunu ortaya koymaya yetiyordu.

Netice?

PKK’nın özerklik talepleri... Hendek kazımalar, yol kesilip kimlik sormalar, asayişi sağlamaya kalkışmalar, devletin valilerinin elleri kolları bağlı oturmaları...

Sonuç? Kanlı çatışmalar... 800’den fazla şehit... Ve PKK ile topyekûn mücadele kararlılığı...

PKK ile mücadele kararlılığı sürerken Devlet Bahçeli’nin PKK’ya kapı aralayan teklifleri...

Saray yönetimi, Abdullah Öcalan’a itibar edilmesini pek kaale almadı ama, destekçisi Devlet Bahçeli’yi de gücendirmek istemediği için dolaydan birtakım “destek” sözleri etti.

Diğer taraftan, temeli MHP’ye dayanan Zafer Partisi’nin genel başkanı Ümit Özdağ, bugün Devlet Bahçeli’ye, Turgut Özal döneminde Abdullah Öcalan’a şirin görünme hamlelerinin neye yol açtığını hatırlattı. Bildiğiniz gibi 33 askerimiz şehit edilmiş, ardından büyük çatışmalar başlamıştı.

Ümit Özdağ, bugün X hesabından ne dedi:

"Sayın Bahçeli siz rakamlarla oynamayı çok seversiniz. 33x55 sizce neyi ifade eder? Acaba bu rakam konusunda neler diyeceksiniz? 33, Bingöl yolunda PKK tarafından şehit edilen 33 askerimizi ifade ediyor. 55 hangi rakam biliyor musunuz? Her askerimizin üzerinden çıkan PKK kurşununu. Hadi hesabınızı tekrar yapın. Nasıl bir denklem çıkartacaksınız, çok merak ediyorum Sayın Bahçeli..."

Devlet Bahçeli veya yanındakiler nasıl cevap verirler? Bu onların meselesi.

33 askerimizin şehit edilmesinde Abdullah Öcalan’ın tavrının ne olduğu tekrar hatırlatmak istiyorum.

Daha önce, Abdullah Öcalan, Suriye kaçtığında kendisine ev açan, koruyan Celal Talabanî’nin onun 33 askerimizin şehadetine dair konuşmasını vermiştim. Bu diyalog, “İmralı’daki Konuk” kitabımızda ayrıntılı yer alır.

Abdullah Öcalan, Anadolu’daki militan başı Şemdin Sakık’ın adamlarının askerlerimizi şehit etmesini zımnen kabulleniyor. Yoksa “Şemdin sen ne yaptın! Turgut Özal bize kapı açıyordu!” diyebilirdi.

Abdullah Öcalan, Kenya’dan Türkiye’ye getirildikten sonra Jandarma’da, “Örgüt hangi siyasî partiyi, gazeteyi ve dergileri desteklemektedir?” sorusuna verdiği cevapta dönemle ilgili şu cümleleri kuruyor:

"1992 yılı sonunda Talabanî ile görüştüğümüzde Türkiye’ye ateşkes istemimizi götürmesini istedim. Özal Hükûmeti ile Talabanî’nin görüşmeleri vardı. Bitlis Paşa’nın Kürt politikasına yaklaşmaları iyiydi. Celal Talabanî aramızda arabuluculuk çalışmalarına başladı. Sanıyorum onlar yaşasaydı bugün bu sorun çözülmüş olacaktı. Bunların önerileri ile bizim önerilerimiz birbirine çok yakındı. Öneriler genel kapsamlı bir af ve bizlerin (PKK) siyasî platform içerisinde faaliyetleri sürdürmemiz öngörülüyordu. Bekaa’da gazetecilerin gelmesi ile bir basın toplantısı yapıldı. 1993 yılı Mart ayında basın toplantısı yaptım. 14 Nisan 1993’te tekrar bir basın toplantısı yapıldı. Talabanî bana olumlu adımlar atılacağını söylüyordu. Bana Bitlis Paşa benden yana, Doğan Güreş ortada şeklinde sözler söylüyordu.

17 Nisan 1993 öğleden sonra Türkiye’den temsilciler gelecekti. Bu aşamadayken aynı gün 11:00’de Turgut Özal’ın öldüğünü öğrendik. Turgut Özal’ın ölümünü suikast olarak değerlendiriyorum."

Turgut Özal’la Abdullah Öcalan arasında gidip gelen, kendince ateşkes sağlamaya çalışan Celal Talabanî’nin, 24 Mayıs 1993 tarihinde Elazığ-Bingöl yolunda 33 askerimizin şehadetiyle ilgili Abdullah Öcalan’la kurduğu diyalog, Abdullah Öcalan’ın asıl yüzünü çok açık ortayla koyuyor.

Talabanî anlatıyor:

"Şemdin Sakık’ın, izinden dönen 22 askeri [33 olacak. A. T.] kaçırıp öldürmesi suçuyla beraber anlaşma da bozulmuş oldu.

[Öcalan’a] Bu cinayeti kınayan bir açıklama yapması konusunda nasihat ettim. Ve bu olaya sebep olan adamı mahkemeye sevk etmesini [cezalandırmasını] istedim. Ancak o bunu reddetti. Bunları söylediğim için ilişkilerimiz gerildi."

Bu cümleler bile, Abdullah Öcalan’ın ipiyle kuyuya inilmeyeceğini göstermiyor mu?

Üstelik sözü eden de Abdullah Öcalan’ın hâmilerinden Celal Talabanî.