Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

Arkadaş

Arkadaş; İzmir, İstanbul, Adana veya Ankara’nın külhan mahallelerinden birinde yetişmiş. Külhanlığın bütün raconlarını gençliğinde, hatta belki de çocukluğunda öğrenmiş ve uygulamış olmalı. Arkasına basılan sivri burunlu ayakkabılar, tek omuza atılan ceketler, havaya uçurulan güvercinler... Arkadaş büyüyünce, arkadaş yükselince bunları unutmuş besbelli. Fakat külhanlığın bir de davranış kalıpları var. Bir omuzu yana çarpıtmalar, yaylanarak yürümeler, omuzları hafifçe öne doğru eğmeler, ufak ufak oluşturulan çetelerdeki yandaşlıklar, rakiplere laf çakmalar... Bunlar kolay kolay unutulmuyor. Arkadaş da bunları unutamamış besbelli.
Arkadaş büyümüş ama hâlâ omuzlar hafifçe önde, yaylanarak yürüyor. Arkadaş büyümüş büyümesine ama hâlâ rakiplere laf çakıyor. Hem de en yüksek perdeden. Yeni raconlar da edinmiş. Tevazu perdesi altında böbürlenmek gibi, mağduriyet kisvesi altında efelenmek gibi. Mahalle çeteleri de genişledikçe genişlemiş arkadaşın. Gençliğinde üst sokağın başına iki yandaş, alt sokağın başına iki yandaş koyup yanına da beş altı yandaş aldı mı bütün mahalleye hükmedermiş. Yandaşların koruması altında bütün rakiplere dümdüz gidermiş. Şimdi büyümüş de her köşede, her meydanda, her platformda bir yandaşlar takımı, çevresinde de badigardlar ordusu oluşturmuş. Yandaşlar ve badigardlar, yanaşana yandım Allah girişiyor. Birileri arkadaşa şöyle bir başını kaldırıp yan baksa dünya başına yıkılıyor. Arkadaşın yalnız yandaşları ve badigardları değil, yeni geliştirdiği bütün yöntemleri de devreye giriyor ve yan bakanlar doğduğuna doğacağına pişman ediliyor.
Arkadaşı ilk defa görenler doğrusu yiğitliğine şapka çıkarıyor. Bakıyor ki gerçekten, bu arkadaşın hiç kimseden korkusu yok. Herkese meydan okuyor. Ellerini böbreklerinin üzerine koyup bir bizz!!! deyişi var ki alimallah Bolu Beyi yerinden sıçrar. Beylere de, ağalara da, baronlara da çaktıkça çakıyor. Dağlara hey hey, denizlere vira deyip duruyor. Doğrusu bu arkadaştan hiç kimse daha yiğit olamaz. Sonra sonra gözleri açılanlar, kulaklarının pası gidenler neler olduğunu görüyor. Meğer bu arkadaşın laf çaktığı adamın ümüğü zaten daha önce badigardlar tarafından sıkılmış. Meğer bu arkadaşın laf çaktığı beyler paşalar daha önceden kafese konmuş. Meğer bu arkadaşa yan bakacak, baş kaldıracak kim varsa daha önceden icabına bakılmış. Yani arkadaşın etrafı güllük gülistanlık. Eh, o laf çakmasın da kim çaksın? O yiğitlik yapmasın da kim yapsın? Arkadaş ellerini böbreklerine koymaya ve bağırmaya devam ediyor: Hey heyyy, yine de hey heyyy!.. 
Bolu Beyi’ne isyan etmek kolay Köroğlu! Onun zulmünü herkes görüyor, onun zulmünü herkes biliyor. Ya Bolu Beyi, Köroğlu kılığına, senin kılığına girdiyse!.. Zulme isyan ediyorum diyerek zalimlik yapıyorsa... Zalime baş kaldırdım diyerek etrafına bir zalimler ordusu topladıysa... Söyle Köroğlu, bunun bir çaresi var mı?
Köroğlu, efsanesinden başını kaldırıp yumuşak bir sesle “arkadaştan mı bahsediyorsun? Dinle öyleyse!”  diyor ve devam ediyor:
“Yiğidin sahtesiyle gerçeğini ayırmak kolay. Çevresine ve rakiplerine bakacaksınız. Çevresi sayısız silahlı adamla dolu ise o gerçek bir yiğit olamaz. Ciddi rakipler bir şekilde susturulmuş ve etrafta sadece kukla rakipler kalmışsa onlara laf çakan gerçek bir yiğit olamaz. Yiğit odur ki rakiplerinin elini kolunu bağlamaya; denk olanla kavgaya tutuşa!”
Köroğlu bunları dedi ve efsanesinin şerefli sayfalarına döndü. Ben de efsanenin kıyısından döndüm ve başımı kaldırdım. Baktım ki arkadaş yine heyheylenmiş: Alçaklar, namussuzlar! Bana baş kaldıranların hâlini görmüyor musunuz? Bana laf edenlerin nerede olduğunu unuttunuz mu? Bu kadar yumurta alacak parayı nereden buluyorsunuz? Yumurtacı mısınız yoksa şerefsiz müfteriler! İftira yumurtayla atılmaz ki, çamurla atılır! Bunlar o kadar cahil ki iftiranın yumurtayla atılmayacağını bile bilmiyorlar. Biizzz!..

Yazarın Diğer Yazıları