Arap Baharı Suriye’yi cehenneme çevirdi!

Suriye’de neredeyse, 3 yaşını bitirmek üzere olan sözde “Arap Baharı” ülkeyi cehenneme çevirirken, üç ayrı güç arasında çarpışmalar şiddetleniyor.
Gerçekten de, ülkedeki iç savaş bugüne kadar rejime bağlı birlikler ile Özgür Suriye Ordusu arasında geçerken artık üçüncü bir cephe açılmış ve sayısız çatışmalar kol salmış bulunuyor.
El Kaide bağlantılı örgütler, son dönemde Suriye içerisindeki etkinliğini doruk noktasına çıkararak, özellikle Türkiye sınırında Özgür Suriye Ordusu’nun kontrolündeki kentlerde Suriyeli muhaliflere karşı savaştıklarına dair bilgiler alınıyor:
“Suriye’de El Kaide bağlantılı ilk örgüt, El Nusra cephesiydi. Sonra, Irak-Şam İslam Devleti adlı ikinci bir örgüt gündeme geldi.
Özellikle, Körfez ülkelerinin Irak-Şam İslam Devletini finanse ettiğine dair çok sayıda açıklama yapıldı.
2013 Mart ayından itibaren yani El Nusra’nın Suriye’de faaliyete girmeye başladığı günlerde The Guardian ve Der Spiegel’de yayınlanan bazı raporlar vardı.
12 Mart 2013 tarihli haberlere göre o raporlarda Amerikan askerlerinin Ürdün-Suriye sınırında İslamcı silahlı gruplara eğitim verdiği iddia edildi.
Alman ve İngiliz basınının haberine göre son bir haftada 200 savaşçı, Amerikalı eğitmenlerin silahlı tedrisatından geçerek Ürdün’den Suriye’ye gönderildi.
Amerikalılar tarafından Ürdün’deki kamplarda silahlı eğitimden geçirilip, Suriye’ye sokulan savaşçıların sayısının 10 bin olduğunu belirten kaynaklar da vardı.
Belki, Amerika o dönemde rejime karşı muhaliflere destek amacıyla Ürdün’deki kamplarda Müslüman gençleri eğitimden geçirerek Suriye’ye gönderiyordu.
Ancak belli ki bu proje bir süre sonra amacından şaştı.
Çünkü, İran kaynakları Ürdün üzerinden Suriye’ye Amerika tarafından gönderilen silahlı savaşçıların bir süre sonra Özgür Suriye Ordusu yerine El Kaide uzantılı örgütlere katıldığını savunuyor.”
Sızan ve çoğu yabancı medyada yer alan haberlerden anlaşılacağı üzere, ABD çok ürktüğü ülkenin durumundan ötürü Suriye’den vaz geçmiş bulunuyor.
Ne var ki, Suriye’de desteklediği muhalefet gruplarından yavaş yavaş elini-eteğini çekiyor.
Böylece, ABD’nin planlaması ve desteğiyle Suriye’de başlatılan sözde “Arap Baharı” ülkeyi çok zor durumda bırakırken, bundan en çok Türkiye zarar görüyor.
Her şeyden önce, sayıları bir milyona yaklaşan Suriyeli sığınmacıların doğurduğu kargaşa ve ikameleri bile Türkiye’ye pahalıya mal oluyor.
Üstelik, bu sığınmacıların dünya tarafından unutulmaya başlandığı gerçeği de su üstüne çıkıyor.
Şu anda en önemli gelişmeyi ise, Türkiye sınırının paralelinde kurulmak istenen “Yöresel Yönetim” veya yönetimler oluşturuyor.
Özellikle, peşmerge petrolünü; Irak’ın Kuzeyi’nden denize ulaştırmak isteyen güçler, böylesine bir tehlikeli yolun yolculuğunu yapıyor.
Türkiye sınırının paralelinde bir “Kürt Yerel Yönetim” kurma çabasının sekteye uğraması, peşmergenin planlarını alt üst etmiş olmakla beraber, bu sevdadan vaz geçilmeyeceği belirtileri görülüyor.
Aslında, peşmergelerin denize ulaşma hayallerinin dışında Suriye’de petrol gibi her hangi yer altı ve üstü servetin bulunmaması ülkenin konumunu zayıf hale getiriyor.
Yani, süper ülkeler Suriye’yi bir cehennem olmaktan, kurtarmaya pek yanaşmıyor.
Lübnan’a geçiş yolu ve yönetim Alevi ağırlıklı olduğundan, sadece İran için önemli olan, Suriye’nin her şeye rağmen direnmesi, zaten muhalifleri hem yıldırıyor hem de birbirine kırdırıyor.
Bu arada, Suriye’de gittikçe trajik hale gelen duruma rağmen, Türkiye’nin hâlâ “dengeli” bir yolu bulma girişimine kalkışmaması dikkatleri çekiyor.
Nitekim; Cenevre-2 Konferansı öncesi, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun muhalefet ve terör güçleriyle ilgili aşağıdaki sözleri tutumumuzu sanki özetliyor:
“Benim dediğim şudur: Bazı çevreler, El-Kaide terör örgütünün yaptığı terör ve şiddeti bahane göstererek, Esad’ı ehvenişer gibi göstermeye çalışıyorlar. ‘Ben ehvenişer olarak görüyorum’ demedim.”

Yazarın Diğer Yazıları