Aralarında İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) ve Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) gibi bağımsız STK'ların da bulunduğu örgütler, söz konusu komisyona özellikle Müslüman ve Avrupa ülkelerinin öncülük etmesini istedi.
Sivil toplum kuruluşları, 25 Şubat'ta Cenevre'de toplanacak BM İnsan Hakları Konseyi'nin bir karar alarak Doğu Türkistan'a uluslararası bir keşif heyeti göndermesini talep etti.
MÜSLÜMAN ÜLKELER NEREDE?
Euronews'in haberine göre, Cenevre'de düzenlenen basın toplantısında konuşan ve Doğu Türkistan'da yaşanan ağır insan hakları ihlallerine vurgu yapan İnsan Hakları İzleme Örgütü Genel Direktörü Kenneth Roth, "Doğu Türkistan'da meydana gelen hak ihlalleri çok ciddi ve bu suistimallerin boyutu da tartışmasız uluslararası bir incelemeyi gerektiriyor" diye konuştu.
Müslüman ülkelere seslenen Roth, "Eğer Müslüman ülkeler BM'nin Myanmar'ın Arakanlı 700 bin Müslüman'a yönelik zulmünü soruşturmasına destek vermeye istekliyse, neden Çin'in 1 milyon Uygur Türk'üne
uyguladığı zulüm için aynı şeyi yapmıyorlar?" sözleriyle Müslüman ülkelere hem çağrıda bulundu hem de Müslüman ülkelerin Çin'e karşı sessizliğine tepki gösterdi.
'ÇİN, MÜSLÜMANLARIN ETNİK VE DİNİ KİMLİĞİNİ YOK EDİYOR'
Çin'in Müslümanların etnik ve dini kimliklerini yok etme amacı taşıdığını ifade eden HRW Genel Direktörü Kenneth Roth, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
"Toplama kamplarının hedefi, ülkedeki Müslümanların etnik ve dini kimliklerini yok etmek, ortadan kaldırmaktır. Bu insanların yalnızca Çin Komünist Partisi'ne, Çin makamlarına ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'e bağlılıklarını garanti altına almayı amaçlamaktadır. Bu, bir azınlığın dini ve etnik kimliğini değiştirme çabasıdır.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, geçen bir yılda akademisyenlerin ve uluslararası basın mensuplarının araştırmalarının ışığında, Çin'in Doğu Türkistan'da günden güne genişleyen gizli yeniden 'eğitim kamplarında' yaklaşık bir milyon Uygur Türkü Müslüman'ı gözaltında tuttuğunun anlaşıldığını da dile getirdi.
Sivil toplum kuruluşları, Çin makamlarının "terörizm tehdidi" savıyla Müslümanların dinini, örf ve adetlerini yaşamasını engellediğini ve bu insanlara yönelik sert baskı yapıldığını da bildirdi.