ABD ile Çin arasındaki büyük güç rekabeti, son yıllarda özellikle teknolojik üstünlüğe odaklanmış durumda. Bu, yüksek kaliteli çip üretimi, gelişmiş yapay zeka ve kuantum hesaplama gibi geleceği tanımlayan teknolojilerin ötesine geçerek, özellikle kritik mineraller olmak üzere bu teknolojilerin temelindeki tedarik zincirlerini de kapsıyor.
Dünyada "temiz enerji" dönüşümü hızlanırken, kobalt, lityum ve nadir toprak elementleri gibi kritik mineraller iş dünyasında, uluslararası ilişkilerde ve sürdürülebilirlikte moda sözcükler haline geldi.
Söz konusu kaynaklar için verilen mücadelenin ortasında, başka bir metal/antimon sessizce başka bir hararetle tartışmaların odağı oldu. Çin'in bu metale yönelik ihracat kısıtlamalarını duyurmasıyla, arz - talep dengesini tesis etmenin zorluklarını belirginleştirmekle kalmayıp tedarik zinciri zaafları konusunda endişelere yol açıyor ve büyük güçler arasında yeni bir rekabeti körüklüyor.
Parlak gümüş veya görece gri renkteki bir metaloid olan antimon, doğada nadir bulunur ve küresel olarak eşitsiz bir dağılıma sahip. Ancak alev geciktirici malzemeler, belirli yarı iletkenler ve süper sert malzemeler dahil olmak üzere yüksek teknoloji ve savunma ürünleri üretmek için kritik öneme sahip. Birçok kritik mineralde olduğu gibi Çin, küresel antimon tedarik zincirinin hakimi konumunda. Ülke, küresel antimon kaynaklarının yaklaşık %32'sini oluşturan dünyanın en büyük yatağına sahip. Dahası küresel üretimin %48'inden fazlasını üretiyor.
Çin, metaloid ihracatını kısıtladı
Çin'in, görünürde "ulusal güvenlik ve çıkarları" korumak için antimon ihracatını kısıtlama hamlesi 15 Eylül'de yürürlüğe girecek. Bu kısıtlamalar açıkça belirli bir ülkeyi hedef almasa da jeopolitik etkileri önemli. Çin, stratejik stoklamayı sınırlamak için son birkaç yıldır antimon üretimini kademeli olarak azalttı. Sonuç olarak, duyuru fiyatları yükseltti ve potansiyel olarak küresel tedarik zincirlerini bozdu. Etki, antimon ithalatının %63'ünü Çin'den sağlayan ABD için özellikle keskin.
Çin'in bu kritik metale ilişkin ihracat kontrolü, kaynak milliyetçiliğinin daha geniş çerçevesi içinde hesaplanmış bir hareket gibi görünebilir . Stratejik kaynakları korumak ve aşırı sömürüyü engellemekten öte, bu kontroller Çin'in küresel antimon endüstrisindeki liderliğini güçlendirerek, bu kritik mineralin uluslararası tahsisi üzerindeki etkisini artırır. Bu nedenle, bu hareket yalnızca kaynakları elde etmek ve korumakla ilgili değildir; aynı zamanda rakiplerin stratejik bir avantaj elde etmesini engellemekle de ilgili.
Antimon, ABD, Çin, Avustralya ve Rusya'nın yanı sıra Avrupa Birliği gibi ülkeler tarafından "kritik" veya "stratejik" mineral olarak sınıflandırılan birkaç elementten biridir ve özel jeopolitik değerini vurgular. Germanyum, galyum, grafit ve nadir toprak elementleri üzerindeki benzer kısıtlamaların ardından, Çin'in antimon ihracatını kontrol etmesi, küresel tedarik zincirlerindeki hakimiyetini artırmak için attığı bir başka adımdır. Bu eylem, ABD'nin Çin'e yüksek kaliteli çipler gibi kritik teknolojilerin sunulmasını sınırlama çabalarına bir yanıt niteliğindedir.
Çin'in antimon duyurusu piyasalar tarafından fark edilmeden kalmadı. Avustralya'da tepkiler oldukça olumlu oldu. Antimon gibi yüksek talep gören emtialara odaklanan önde gelen bir keşif ve ön geliştirme şirketi olan Larvotto Resources, dünyanın sekizinci büyük projesi olan Hillgrove Altın-Antimon Projesi'ni işletme haklarına sahip olduğu için hisse senedi fiyatında artış gördü . Varsayım, Avustralya'nın Çin'in bıraktığı piyasa boşluğunu dolduracağı yönünde. Çin'in kritik mineral tedarik zincirlerindeki hakimiyetine karşı koymak için ABD, Avustralya gibi kaynak zengini ülkelerle ortaklıklar kurdu.
Çin'in ihracat kısıtlamaları %99,99 veya daha yüksek saflıktaki antimon oksitleri ve diğer yüksek saflıktaki antimon bileşiklerini (%99,999) hedefliyor. Bu tür yüksek saflıktaki kimyasal bileşiklerin üretimi gelişmiş işleme teknolojileri gerektirir ve bu yüksek saflık eşiğine sahip ihracat kontrolleri muhtemelen yüksek katma değerli antimon ürünlerinin ve gelişmiş işleme teknolojilerinin ihracatını kısıtlamayı amaçlıyor. Ultra saf ürünler, üst düzey elektronik, optik ve savunma uygulamaları dahil olmak üzere uzmanlaşmış endüstrilerde kullanılmakta.
Diğer taraftan Avustralya'nın Çin'in hakimiyetiyle ilişkili riskleri azaltma yeteneği sınırlı kalmaya devam ediyor. Çin, net bir antimon metal ithalatçısıdır. Şu anda, Avustralya'nın antimon ihracatının %86'sı işlenmek üzere Çin'e gönderiliyor. Düşük kaliteli antimon ürünleri için işleme kapasitesine ve altyapıya yatırım yapmak, bu ürünler Çin'in kısıtlamaları altında hala mevcut olacağından, ABD için sınırlı stratejik değer sunması muhtemel. Diğer taraftan bakacak olunduğunda ise yüksek saflıkta antimon ürünleri üretmek için yüksek katma değerli işleme teknolojileri geliştirmek, özellikle Çin ticarette misilleme yapmaya veya bu kısıtlamaları kaldırmaya karar verirse önemli riskler taşıyor. İkinci durumda, alternatif işleme teknolojileri Avustralya'da mevcut olsa bile Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere pazar daha maliyet etkin ürünler için Çin'e yönelebilir ve bu da potansiyel olarak Avustralya'nın yatırımlarını geçersiz kılabilir.
Bu dinamik karmaşıklıklar arasında yol almak ve büyük güç rekabeti karşısında bağımsız bir politika sürdürmek, Avustralyalı politikacılar için gerçek bir siyasi zeka sınavı olacak.
Antimon üzerindeki rekabet, teknolojik üstünlüğe odaklanan büyük güç rekabetinin yalnızca son tezahürüdür. Her iki taraf da kritik malzemeleri ve teknolojileri güvence altına almak, gelecekteki sistemleri tanımlamak ve inovasyonda diğerini geride bırakmak için manevra yapmaktadır.
Altta yatan sorun, bu küresel güçler arasındaki güven eksikliğinin derinleşmesidir. Bu güvensizlik, ulusların teknolojik hakimiyeti sürdürmek için malzemeler üzerindeki kontrolü hayati olarak görmesiyle kaynaklar üzerindeki çekişmeyi körükler.
Bu amansız üstünlük arayışının önemli dezavantajları da var: parçalanmış küresel tedarik zincirleri, artan kaynak milliyetçiliği ve yoğunlaşan ticaret kısıtlamaları. İş birliği rekabete yol açıyor ve teknolojik ilerleme sıfır toplamlı bir oyun olma riski taşıyor.