Anti-kahraman olsaydı başınıza taç ederdiniz

Prof. Dr. Aziz Sancar günlerdir Türkiye'de; il il, üniversite üniversite geziyor. Her konuşması ayakta alkışlanıyor. Tanışma, tanıma fırsatı bulan hemen herkes karakterine, kişiliğine (de) hayran kaldıklarını anlatıyor.

Pek nereden biliyoruz bütün bunları?

Sosyal medya hesaplarından yayılan "hatıra fotoğrafları"ndan ve 140 karaktere sığdırılan durum bildirimlerinden...

Gazetelerde boy boy röportajları yayınlanmadı mı?

Yayınlandı.

Televizyon bültenlerinde anmıyorlar mı adını?

Anıyorlar.

Ama hiçbirinden o "Türkler bu topraklarda 30 bin Kürdü ve 1 milyon Ermeni'yi öldürdü" diyen fikir yoksununun cilalanmasında kullanılan "yağ" damlamıyor... Bir "meftun olma hali" yok hiçbirinde... O deli divane olmalar eksik...

Neden?

Aşık olunmayacak bir zeka mı sahip olduğu?

Kasım kasım kasılmıyor diye mi? Burnundan kıl aldırmamazlık etmiyor diye mi? İçinden çıktığı topluma tepeden bakmıyor, yargısız infaza kalkışmıyor, dış dünyaya jurnallemiyor diye mi manşete çıkaranı bile "yaldız"dan mahrum bırakıyor Aziz Hoca'yı?

İhtiyacı yok o ayrı da...

"Fazla mütevazi olma gerçek sanırlar"a mı döndü iş yoksa?

Ya da...

En kahredici ihtimal olarak;

"Ben Türk'üm o kadar" deyip her nevi "ajitasyon", "manipülasyon"a kapattığı için mi kapılarını "iş çıkmaz" diye mi bakıyorlar?

Halbuki...

Hiç kimse diyemezken, "milliyetçiliği ayaklar altına alanlar"ın iktidarında "Türk Milliyetçisiyim" demesi başlı başına "iş" değil mi?

Memleketi idare edenler huzurunda saygı duruşunda bulunmayı "sap gibi dikilmek" sayarken, bilimde yani Ata'nın işaret ettiği "muasır medeniyet"e erişim metodunda kazandığı Nobel'i onun ebedi ruhuna armağan etmesi üstelik de o "sap gibi dikilmek"ten kaçacak yer arayanları da eşlik etmek durumunda bırakarak kendisine; "iş" değil mi?

Bütün bu ideolojik meydan okumaları bir yana...

Her gün şehit cenazeleri kaldıran bir ülkede, terörle mücadele kahramanlarına vefa şehit cenazelerindeki üç "helal olsun"a hapsedilmişken, o "1 şehit 5 yaralı" haberlerinin perde arkasına itilip unutulanları, gazileri ziyaret ederek "bakın onlar ölmediler ve sizin üç gün sonra unutacağınız acıları ömür boyu bedenlerinde taşıyacaklar" farkındalığı oluşturmaya çalışması; "iş" değil mi?

Mercimek beyinli anti-kahramanlardan süper kahraman yaratmaya çalışmaktan fırsat bulursanız kendi kendinize bir sorsanız mı acaba (sorunun sahibi yurt dışında yaşayan bir dostum):

Türk Einstein'ı denen Oktay Sinanoğlu, zeka küpü İlber Ortaylı, Nobel bilim ödülü Aziz Sancar gibi "dünya çapında beyin"ler neden ısrarla Türk Milliyetçiliğine atıf yapıyorlar acaba?

Bunca sene boşa dirsek çürütmemişlerdir, vardır bir bildikleri belki ha?

*

Ucube dönüşüm

Eskiden "evlenme" vaadiyle genç kızları kandırırlardı, şimdi "iş verme" vaadiyle "gizli tanık" kandırıyorlar...

*

Saygı duymuyorum

Twitter'da bir adet(!) var:

Günün anlam, önem yahut özdeşleşmesini istediğiniz mesajına göre kimi isimleri, olayları, kavramları "TT" yani "Trend Topic" yapabiliyorsunuz. En çok hesaptan atılan, en çok yazılan, tekrarlanan konu başlıklarının yukarıdan aşağıya sıralanmasıyla belirleniyor günün "TT"leri. Dün "zirve"nin sahibi" son baktığımda "NecipFazılKısakürek"ti.

Okurlarımızdan birinden mesaj geldi:

- Selcan Hanım siz niye destek vermiyorsunuz bu etikete?

En nihayetinde "sanal" ortam destek vermek ya da vermemenin ne günlük hayat pratiği içinde ne de fikir dünyamızda hiçbir karşılığı yok ama ben hayatımın "gerçek" alanlarında da arkasında durduğum bir tavır olduğu içi buradan cevap vereyim okurumuzun sorusuna:

- Tıpkı Nazım Hikmet gibi, Çetin Altan gibi "kalemi"ne asla laf edemem Necip Fazıl'ın; "usta"dır. Dileyen için "üstat". Ama bütün fikri savruluşları bir yana, gencecik bir Türk subayının kellesinin alındığı Menemen hadisesini "Hükümetin şahsiyetli din adamlarını ortadan kaldırmak üzere düzenlediği vicdansız bir tertip" diye çarpıtabilmiş, -"duygusal(!)" gerekçeleri alakadar etmez- tarihe bu notu düşebilmiş birine saygı duymuyorum. Dolayısıyla da destek vermiyorum kutsanmasına!

Edebi değeri başka...

Yazarın Diğer Yazıları