Anladım, Yeşilay’dan terörist çıkmaz!

“Anlattığınız karşınızdakinin anladığı kadardır” sözünün anlamını yaşadıkça ve yazdıkça daha çok çözüyor insan... Zaman zaman öyle örneklerle karşılaşıyoruz ki, gülsek mi, üzülsek mi, şaşırsak mı bilemiyoruz...
Hrant Dink Vakfı bünyesinde faaliyet gösteren nefretsoylemi.org diye bir site var... ‘Ayrımcılık’ yapanları burada teşhir edip güya yıldırmaya çalışıyorlar... Sağ olsunlar beni ihmal etmiyorlar, arada bir ağırlıyorlar... Geçenlerde ‘Yezidîleri düşman ilân etmek’le suçlamışlar... Çünkü İslâm coğrafyasında katledilen çocuklarla ilgili yazdığım “Çenesi bağlı ölü çocuklar” başlıklı yazımda “Dünyanın bütün Yezitleri alçaktır” ifadesi kullanmışım... Umurumda değil ama insan böylesine ‘okuduğunu anlamama’ veya ‘kasıtlı çarpıtma’ karşısında gerçekten şaşırıyor... Bu algılama problemini tatmin için izah ihtiyacı hissetmiyorum, sadece seviyeye gülüyorum...
Geçtiğimiz yıl Türkiye soluyla Kürtçülük arasındaki tarihî ilişkiyi kaleme almış, Kürtçülüğün Türkiye Marksist solunun rahminde büyüdüğünü yazmıştım... Bu iddiadan alınan bir yazar öyle olmadığını anlatmaya çalıştığı bir cevaba kalkışınca, ben de ‘Üzgünüm ve özür diliyorum’ başlıklı hiciv üslubuyla ikinci bir yazı yazarak şu satırları sıralamıştım:
” Öcalan, Türkiye solunun içinden değil, Yeşilay gibi bir hayır kurumundan çıkmıştır!.. PKK’yı Fis köyünde kuranlar ve daha sonra Merkez Komite’de bulunanlar, hatta bugün hâlâ örgütün tepe noktasında görevli ‘devrimci halk savaşçıları’ Murat Karayılan ve Duran Kalkan’lar sosyalist örgütlerden değil, Kızılay, Çocuk Esirgeme Kurumu, Zirai Donatım Kurumu gibi kurumlardan yetişmişlerdir!.. Ama ideolojik saplantım beni objektiflikten uzaklaştırdığı için bunları göremedim!..
Sen misin bunları söyleyen? Gece e-postaları kontrol ediyorum... Durumdan alınan Yeşilay adına bir posta... Postada Yeşilay’ın yüz yılı aşkın geçmişe sahip önemli bir kurum olduğu, Millî Mücadele yıllarında direnişin örgütlenmesine katkı sağladığı anlatılıyor ve nasıl oluyor da teröristbaşını Yeşilay’la ilişkilendirdiğim soruluyor... Ardından da teröristbaşının Yeşilay’dan çıktığına dair elimdeki belge ve bilgileri açıklamam isteniyor!..
Önce bir arkadaşım şaka yapıyor zannettim... Sonra gönderici e-posta adresini kontrol edip ’yesilay.org’u görünce durumun vahametini anladım... İşin yoksa kurumun basın müşavirine Apo’yla Yeşilay arasındaki ‘örgütsel bağ’ı ispatla bakalım!.. Doğrusu zor olacaktı!.. Allah’tan mahkeme kapılarına düşmeden ayıkmış olmalılar ki, bu komedinin devamı gelmedi... Düşünsenize bu dâvâyı emsal kabul edip, adı geçen Kızılay’ın, Çocuk Esirgeme Kurumu’nun ve diğerlerinin sıraya girmesini... Yine de ucuz atlattık!..
Geçenlerde bir Zaytung haberi vardı “Ateist olduğu için istifası istenen köy imamı geri adım atmıyor” diye... Habere göre Milas’ın Ortancalar köyünde imamlık yapan Seyfi Çalışkan, işine duygusal olarar değil, profesyonel olarak yaklaştığını ifade ediyor ve “Ben inanırım inanmam, o ayrı bir konu, ancak işimi en iyi şekilde layığı ile icra ederim” diyor... Bu bir Zaytung haberi olduğuna göre buraya kadar her şey normal... Ama anormallik bundan sonra başlıyor... Olayı ‘İşte o ahlâksız haber’ başlığıyla veren diyanethaber.com.tr şu açıklamayla bir başka komedinin altına imza atıyor: “Her tarafı tamamen uydurma olan bu haber hakkında görüştüğümüz Milas ilçe müftülüğü haberin tamamen yalan olduğunu, Milas’ta Ortancalar isminde bir köy olmadığını ve Milas müftülüğünde de Seyfi Çalışkan isminde bir görevlinin olmadığını, çalışmadığını söylediler.”
Eskiden yayınlanan ‘Şok’ un habercilikle dalga geçen program olduğunu bilmeyen ve resmî yalanlama açıklamasıyla açığa düşen dönemin zavallı Edirne Valisi gibi ‘vazife adamları’ bitmiyor bu memlekette... Bir başka ‘haber’de elli yıl önce araştırmalar yapmak üzere gizlice uzaya gönderilen ama devletin ödeneği bitince memlekete geri getirilemeyen Türk astronotun oğlu ‘Şok’ programına çıkarılmış, yetkililerden yardım istemişti... Şükür ki, ilgili devlet kurumundan ya da Bakan’dan uzayda unutulan veya ödeneksizlikten geri getirilemeyen bir vatandaşımız olmadığına dair bir açıklama gelmedi... Aslında yakışan, bir muhalefet sözcüsünün o acılı ‘oğul’u ziyaret edip, parti olarak yanlarında olduklarını ve bu işin peşini bırakmayacaklarını kararlı bir şekilde açıklamasıydı!..
Bunlar da bizim bir başka hikâyemizin kahramanları!.. Anlattığınız karşıdakinin anladığı kadardır... Veya anlatamadığınız karşıdakinin anlamadığı kadar!.. Özeldekiler neyse de kim bilir bunlardan ’kamu stoğu’nda ne kadar var?

Yazarın Diğer Yazıları