Ankara'ya bir beyaz branda daha gerilmesin diye…

Kızılay'daki katliamda yarınımızdan çalınan "değer"lerden, o pırıl pırıl gençlerden biriydi Elvin Buğra Arslan. Çalışmalarını ANKA Enstitüsü'nde sürdürüyordu. Elvin Buğra'yi "iyi yetiştirilmiş, pırlanta gibi bir arslandı" diyerek uğurlayan ANKA Enstitüsü Başkanı Rafet Aslantaş'ın yazdıklarıyla başlayalım istedim bu hafta "Sizden Gelenler"e.

" İçinde duygu ve yürek olmayan, erdem, cesaret ve kararlılıkla takip edilmeyen hiçbir çözüm önerisinin geçerliliği yok" diyor Aslantaş; çünkü teröre karşı hangi metodla mücadele edersiniz edin son tahlilde size kalan, rehabilite etmeye, tarafınızda kenetlemeye çalıştığınız "insan".

İşte Aslantaş'ın geniş durum tespiti ve çözüm önerilerinden satır başları:

"…Güney Doğu bölgemizde devam eden operasyonlar emperyalist terör örgütüne beklemediği darbeler indiriyor. Örgüt panikte; 2004'den bu yana sürdürdüğü plan bozuluyor. Elde ettikleri şımarıklık ve uygun ortamla dağdaki savaşı şehirlerimize taşımak istiyorlardı, halkı yanlarına alıp ayaklandıracaklardı, özerklik oluşturacaklardı.

Kara propaganda

… Kurtarılmış bölgeler tesis edip isyan edeceklerdi. Fakat önce bölge halkını kaybettiler. İnsanlar ihaneti gördüler. Sonra özlediğimiz devlet aklı bir nebze devreye girdi. Tünelleri çöktü, hendekleri kapatıldı, kirli rüyaları kabusa dönüştü. Taşerondular aslında. Görev vericileri, ağababaları da endişelenmeye başladı. Dünyanın belki gördüğü en az sivil kayıplı meskûn mahal muharebelerini bile istismar ettiler. Kara propoganda yöntemlerini uygulamaya başladılar. Kendi yarattıkları enkazın fotoğraflarını kendilerine yapılmış gibi dünya medyasına sundular. Dört bir koldan taarruz ediyorlar şimdi. İçişlerimize müdahale ediliyor(…) lanetli terör saldırısına maruz kalıyoruz. Türkiye önüne konan yemeği yemeye zorlanıyor. O yemek bizim bünyemize uygun değil. O sofra bizim soframız değil.

(…) Küresel şekillendirme senaryolarının yazarları haritaları yeniden çizmek isteyebilirler. Yeni sömürü alanları oluşturmayı, kukla insanlardan faydalanmayı, onları türlü yollarla angaje ederek özbenliklerine, milletlerine ihanet ettirmeyi amaçlayabilirler. Orta Doğu ve bulunduğumuz coğrafyada sık sık rastlanan bir durumdur bu.

Milli güvenlik sorunu

(…) Bu bir milli güvenlik sorunudur. İktidarı ve muhalefetiyle, elbirliğiyle üstesinden gelinmeli ve yok edilmelidir. Psikolojik harekât ve teknik kapasite milletin has evlatlarına değil dış düşmanın iç uzantılarına karşı kullanılmalıdır. Özellikle Güney Doğu'da şu an devam eden mücadelede neler yaşandığının, örgüt tarafından şehirlerin ne hale getirildiğinin belge, görüntü ve fotoğrafları kontrollü olarak dünya kamuoyuna servis edilmelidir. Aksi halde bu boşluk terör örgütü ve destekçileri tarafından doldurulmaktadır. Güvenlik güçlerimizin motivasyonu yükseltilmeli ve toplumun morali tazelenmelidir.

Öte yandan tüm komşu ülkelerle ilişkilerimiz biran önce düzeltilmeli, istikrara kavuşturulmalıdır. Ancak bu sayede oluşturulacak güvenlik havzasıyla tüm terör unsurlarının kökü kazınabilir ve yaşadığımız coğrafya huzura ulaşabilir…"

*

Özgecan'ın katiline taziye çadırı kurdurur muydunuz!

Canlı bomba saldırılarında çocuklarımızı paramparça ederek katledenlerin arkasından kurulan taziye çadırlarını kınarken Özgecan'ı hatırlatmış Vahab Karabina:

"Onun hikayesini hepimiz biliyoruz. Nasıl acılar çekti ve öldürüldü. Özgecan'ın tecavüzcüleri için tebrik çadırları kurulsaydı. Üniversitelerde tecavüze meyilli sözde öğrenciler arkasından methiyeler düzseydi. Medyayı Özgecan'ın asıl suçlu olduğunu savunan tecavüz sempatizanları doldursaydı. Hatta bu tecavüzcüler öldüklerinde taziye çadırları kurulup, tecavüz fiilini yücelten açıklamalar yapsaydı. Ve bu tür eylemlerin ifade özgürlüğü, insan hakları, demokrasi ekseninde değerlendirilmesi vaaz edilseydi. Tecavüzü kutsayan binlerce insan din kardeşiyiz diye görmezden gelinseydi.

Öyle bir Türkiye'de yaşamak ister miydiniz?

Peki…

Gencecik kızları bomba ile patlatmanın ne farkı var?

Pazar günü Ankara'da durakta bekleyen kaç tane üniversiteli kızımız paramparça oldu. Bir o kadar daha evladımız bir daha eski sağlığına kavuşamayacak. Ve katilleri için taziye çadırları kuruluyor. Arkasından anma etkinlikleri düzenleniyor. Teröristler için mezarlıklar kuruluyor. Üniversitelerde örgüt elemanları katliamcıların arkasından methiyeler düzüyor.

Niye?

Yarın yeni canlı bombalar otobüs durağında bekleyen ODTÜ'lü, GAZİ'li çocukları katletsin diye…

Bana biri bu işin neresinde insan hakları, özgürlük, ifade hürriyeti ve demokrasi var açıklayabilir mi!"

*

Biz suçluyuz!

Bunca felaketin bir sorumlusu olması gerekir ya; onu bulmuş Alperen Serdar, "suçlu biziz" diyor;

"400 vekil vermediğimiz için suçluyuz, ihanet açılımına destek olmadığımız için suçluyuz, akil adam olmadığımız için suçluyuz, terörle ve teröristle pazarlık yapılmaz aynı masaya oturulmaz dediğimiz için suçluyuz..."

*

"Türkiye Geçilmez" dedirtme görevi

Hatay, Dörtyol'dan Kazım Yalçın, "Başkent Ankara yol geçen hanı oldu, Çanakkale'de geçit vermeyen ecdadımızın kemikleri sızlıyor. Yedi düvele diz çöktürüp Lozan'ı imzalatan kahramanlık mirasını yedik bitirdik" dese de umudunu kaybetmeyenlerden, umudun kaybedilmemesi gerektiğini düşünenlerden. Mesajı yüreklendirici:

"Türk ve İslam'ın Anadolu'dan sökülüp atılması olan 'Şark Meselesi' stratejisini tekrar yürürlüğe koyduklarını ve hatta hiç yürürlükten kaldırmadıklarını da biliyoruz. Olsun, bu topraklarda bir Türk dahi yaşıyorsa bu oyunu bozacak ihtimal her zaman vardır bunu da biliyoruz…"

*

Uyan

Hilmi Özden, köşemize şiirleriyle katkıda bulunmaya devam ediyor:

"Elimize aldık saz ile kalem

Yıktılar devleti kalmadı kal'em

Susarsam zindandır şol kuru alem

Uyan özden uyan uykudan uyan"

*

İstifa …

Antalya'dan yazan Fevzi Küçükkahveci'nin çağrısı iktidara; istifa:

"Bizi bir ve bütün tutan Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş esaslarıyla temelleriyle oynayan, Türk tarihinin en karanlık dönemlerinden birini, tarifsiz acılarını yaşatan AKP'ye artık dur, yeter deme zamanı gelmiş, geçmiştir. Önce teröre taviz veren, şimdi ise aciz kalan hükümet derhal istifa etmeli, açılım sürecini yönetenler ve sözde akiller yargılanmalıdır…"

Yazarın Diğer Yazıları