Ankara'da hava kurşun gibi ağır!
Önce son olayı sorgulayalım. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast iddiası var!
Suikastçı olarak bir Albay ve bir Binbaşıdan söz ediliyor.
Makam arabaları ile suikast tatbikatını yaptıklarını yazıyorlar.
Dahası, Arınç’ın evinin krokisini yanında bulundurdukları ve sokakta bir ay keşif yaptıklarını
söylüyorlar.
Başbakan’dan bütün AKP’lilere, iktidar kanadına mensup olan herkes bu hadiseye dehşet yorumunu
getiriyor.
İyi de bu suikastçılar geri zekalı mı?
Bırakın bir Albay ile Binbaşıyı, akıl hastanesinden kaçan bir ebleh bile öldüreceği bir devlet büyüğünün evinde bir ay çadır kurar gibi demir atar ve resmi araçla keşif yapar mı!
Hadi onlar yaptılar... Peki ilgili mahkeme bu suikastçıları niye tutuklamadı?
Mahkemenin tutuklamaya bile ihtiyaç duymadığı bir olay için hükümetin gizemli ve alarm veren tutumu yoksa yeni bir psikolojik operasyon mu?
Anlaşılamayan hadise sadece bu olsa iyi!
Türkiye bir süredir adeta bilinmezlerde yol alıyor!
7 asker katlediliyor, daha cenazeler kalkmadan ve araştırma başlatılmadan Cumhurbaşkanından Başbakan’a provokasyon iması yapılıyor!.
PKK olayı üstleniyor, o bile umursanmıyor!
Güncelden devam edelim:
Ali Tatar’dan Ali Belgütay Varımlı ve Tanju Ünal’a kadar bir dizi esrarengiz subay intiharı olayı vuku buluyor!
Erzincan’da polis yasaları çiğneyip MİT’i basıyor ama MİT’in bağlı olduğu Başbakandan
tık yok!
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı öyle değil diyor ama Yargıtay’ı aylarca dinlediği bilirkişi tarafından belirleniyor!
Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu teamül gereği Ergenekon gibi bazı davalarda süre bağlamında yargıç değişimine gitmek istiyor ama Adalet Bakanı izin vermiyor!
En önemlisi Türk Silahlı Kuvvetleri aylardır, “Psikolojik saldırı altındayım” diye feveran ediyor ama bu sesi işiten yok!
Kısacası Ankara anlatılamaz şekilde karışık ve gergin!
Kurumlar birbirinin kuyusunu kazıyor.. Devlette keskin bir ayrışma var!
Var olan ayrışma adeta kan davasına dönüştü!
Müthiş bir enerji yani nefret birikimi var!
Hava adeta ya onlar ya biz noktasında!
Ahengi sağlayacak biri de yok; zira Anayasa’ya göre bu işle görevli olan zat-ı şahane bizatihi ahengi bozan konumunda!
Hülasa Ankara’da hava ağır mı ağır, dileriz bir fırtına kopmasın, aksi takdirde pek çok şey alt-üst olacak!
Son havayı rapor ediyorum, ufukta tufan belirtileri var!
GELEN GİDENİ ARATIRMIŞ...
Koç’la Doğan gitti, Zahit’le Karaman geldi!
Türkiye’deki efsane, Masonların, Rahmi Koç’un ve Aydın Doğan’ın dokunulamayanların başında olmaları şeklindeydi. Bu efsane AKP ile yıkıldı. Masonların bu ülkede artık Tuncelililer Derneği kadar itibarı yok!. Rahmi Koç ise 75’inde dünya turuna çıkmak gibi bir kadere ya da emrivakiye razı olur hale getirildi. Aydın Doğan’ın durumu ise ortada, adeta oksijen çadırında son nefesini vereceği günü bekliyor... Peki bu seçkinler gitti de eşitlik mi geldi?... Ahh keşke öyle olsa da, nerde!.. Rahmi Koç gitti, Zekeriya Karaman geldi, Aydın Doğan gitti-gidiyor, Zahit Akman geldi. Masonlar gitti, Deniz Feneri, İlim Yayma Cemiyeti geldi.. Yani dokunulmazlardan birileri gitti yerine başkaları ikame edildi... Haberi okumuşsunuzdur, Alman Savcılığı bir hafta önce Deniz Feneri soruşturması bağlamında Zahit ile Zekeriya’nın ifadesi için Türkiye’ye müracaat etti ama Ankara bu talebe hayır dedi! Niye mi? Onlar artık AKP’nin dokunulmazları da ondan!
YAPACAKLARI BUYDU!..
Habur elçileri (!) bakın he yaptı?
PKK’nın Habur’dan giriş yapan barış elçileri (!) vardı ya, hani “Yaptıklarımdan asla pişman değilim. Ben Sayın Öcalan’ın emriyle geldim ve onun mesajını getirdim” deyip de hakimlerimizin, “Hayır sen pişmansın da farkında değilsin” diyerek serbest bıraktıkları eşkıyalar... İşte onlar Öcalan’ın yeni siyasi adresi BDP’nin açılışında hazır bulundular.. Şimdi o elçileri (!) serbest bırakanlara sormak lazım, pişman olmak herhalde böyle bir şey oluyor değil mi?..
Yaşadığımız garabeti görüyorsunuz, emin olun böylesi sahneler Birinci Cihan Savaşı sonrasında yani Sevr şartlarında bile görülmedi. Hatırlayın Boğazlıyan Kaymakamı Kemal bey için Yozgat’ta kurulan ilk mahkeme bütün baskılara karşı direnmiş ve beraat kararını vermişti de konu İstanbul’a taşınmıştı..
O günlerde görülen direnç bugün niye yok?
YASAKLAR DELİNMEK İÇİN Mİ?..
Sigara yasağı fiyaskosu!
Kurulalı beri AKP’yi icraatı bağlamında alkışladığım tek konu kapalı yerlerde ilan ettiği sigara yasağı idi ama artık o alkışımı da geri çekiyorum. Öyle çünkü bu yasak resmen var ama fiili olarak yok.. Bırakın taşrayı ülkenin Başkentinde ve onun merkezinde bulunan restoran ve kahvehanelerin yüzde 80’inde sigara serbest. Evet tekrar ediyorum Ankara’nın göbeğinde Çankaya ve Kızılay’daki mekanların çoğunda sigara serbest. Başkentte durum bu ise varın Anadolu’yu siz hesap edin.. Sigara yasağının titizlikle sürdürülmesi önemli zira; bu yasak umursanmazsa artık bu ülkede hiçbir şeyi uygulayamazsınız! Bazılarınız bu sigara düşmanlığınız niye diye sorabilir. Cevap vereyim, o sigara 10 yıl önce hayatıma nerede ise kast etmek üzere idi!