Ankara'da Hakimler var!
Dünkü yazımda, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in, Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı vekili Tarık Gür, Cumhuriyet savcıları Rasim Karakullukçu, Mehmet Yazıcı ve Osman Şanal tarafından, “Ergenekon örgütü üyesi olduğu” iddiasıyla, tutuklanmasının ardından “foyalar ortaya çıkıyor” demiştim!
Yanlış hesap HSYK’dan döndü! Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, “özel yetkili” savcıların, İlhan Cihaner’i tutuklamakla “özel yetkilerini” aştıklarına ve yetkilerini ellerinden almaya, oy birliğiyle karar verdi.
Malum TARAF “Yargıya 3. Ordu Balyozu” manşetini vermiş... Aslında Ankara’da hâlâ yargıçlar olduğu belli oldu!
Bundan sonra, hukuki-adli yol nasıl işler? Mesela, en başta Savcı Şanal’ın ve savcıların ifade vermeye çağırdıkları ve gelmezse, “polis zoruyla” getirmekle tehdit ettikleri 3’üncü Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk olayı ne olacak? Aynı cümleden olmak üzere, tutuklanan, daha önce Erzincan’da görev yapan Eskişehir Jandarma Alay Komutanı Recep Gençoğlu, diğer astsubaylar ve MİT görevlileri ne olacak?
Fay hattı
Herhalde fay hattı kırıldı ve sadece Yargıda değil “devlette” büyük bir deprem oldu... Dört yıl önce, bir yazımda, “Fay hattı kırılırsa?” diye sormuştum ve Başbakan Erdoğan’ın “müsademe rotasında” devam ettiğini yazmıştım... Anlaşılıyor ki “Korkusuz kaptan” rotasında devam edecek; şimdi, bu konuda, HSYK kararını destekleyen bütün yargı kurumlarına, HSYK’ya, YARSAV’a, Yargıtay’a, Danıştay’a, Barolar Birliği’ne ve gerçek, saygın hukuk otoritelerine karşı, pervasızca diretecek, direnecek? Erdoğan tarafında, malum yandaş medya ve “hukukçular” var! Adalet Bakanı Ergin, çıktı, “HSYK’nın yaptığı yargı gaspıdır” deyiverdi!
Ücret mukabilinde veya mahkemece sanıkları savunmaya memur edilince, en haksız davaları, davalıların suçlu olduklarını bildikleri halde, savunan avukatlar vardır ya
HSYK’nın kararına karşı, Adalet Bakanı Ergin’in konuşması yetmedi; Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da konuştu... Özetlemek gerekirse, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, aynı sıralardaki basın toplantısında söylediği somut sözlere ve de bütün değerli hukukçuların ve “tüm” Yargı kurumlarının değerlendirmelerine karşı, bir kasaba avukatının mugalâta, lâfebeliği örneği idi... Arınç, “HSYK kararı Yargıya müdahaledir” diyor. Ancak, besbelli ki “Cemaatlere” müdahale edilmesinden rahatsız!
AKP iktidarı, eğer, henüz altında kalmamışsa, şimdi bu depremin “enkazı” altından nasıl kurtulacak?
Başbakan hayati bir karar vermek zorunda. Daha evvel meydan okumuştu “erken seçim yok, seçimler zamanında yapılacak” diye... Son durumların, doğal ve hukuki sonucu olarak, Yargıtay Başsavcısı gene, AKP’yi kapatma davası açarsa, Erdoğan kararını değiştirmek zorunda kalabilir! Seçim tarihi konusunda, AKP için en uygun zaman, daha fazla puan kaybetmeden, hemen şimdidir... Gene “mağdur” rolü oynayarak kazanma şansı olabilir! AKP kapatılırsa veya sonunda, iktidarı bir muhalefet koalisyonuna kaybederse, iktidarı zamanında yapılan yolsuzluk ve hataların hesabını, nasıl verecek? Dokunulmazlıklar kaldırılınca ne olacak? Kısacası bir “kalmak mı zor- gitmek mi zor” durumu! Sonra, çok geç olabilir!
Bunun bir de karşı tarafı var; eğer AKP iktidarda kalır da, Anayasa değişikliklerini istediği istikamette gerçekleştirirse iş, sonunda karakolda bitebilir!
Ve depremde Ergenekon
Bu büyük “depremde”, “Ergenekon efsanesine” ne olacak? Bu kapsamda yapılmış ve yapılmakta olan hukuksuzluklar konusunda HSYK’nın “özel savcıların, yetkilerini” almak yetkisi var mıdır? Avrupa Birliği bu davalardan yana, ama mağdurlar hukuksuzlukları AİHM’e taşıyorlar. Ben şahsen, bu Mahkemenin, Türk Mahkemeleri üstünde olmasına karşıyım, ama eğer AİHM, Ergenekon davasındaki açık hukuk ihlallerini kınarsa, bu bence Türk yargısı açısından acı olur!
Yapılması, aslında çoktan yapılmış olması gereken, bu durumlara Cumhurbaşkanı Gül’ün müdahale etmesi, hatta tabir caizse “önleme darbesi” yapmasıdır. Öyle ya, Ergenekon davasında en son merci, Allah’tan başka, Devlet Başkanıdır! Ülkenin yüksek çıkarları uğruna, bu tehlikeli gidişata ancak o müdahale edebilir... Abdullah Gül, eğer bu iradeyi gösterirse, tarihe, iktidardan yana bir politikacı değil “olağanüstü irade gösterebilen, bir devlet adamı olarak” geçecektir!