Anılarda 10 Kasımlar

10 Kasım 1938 Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefat ettiği gündür. Atatürk, 1939 yılından itibaren günümüze kadar her yıl farklı uygulamalarla anılmıştır. 10 Kasım 1953'te kendisi için inşa edilmiş anıt mezar olan Anıtkabir'e nakledilmiş ve bu tarihten sonra devlet törenleri Anıtkabir’de yapılmıştır.

Dünyadaki bütün kültürlerde olan ve bir kayıp karşısında verilen doğal bir tepki olan yas tutma geleneği, 1939 -1960 yılları arasında düzenlenen anma programlarında hep ön planda olmuş, 1960 yılından itibaren ise Atatürk için bir gün yas tutulmaya devam edilmekle birlikte 10-16 Kasım tarihleri arası Atatürk Haftası adı altında bir hafta boyunca çeşitli etkinliklerle anılmaya başlanmıştır. Bu uygulama, 1988 yılına kadar devam etmiş, 1988’de, resmî yas uygulaması kaldırılmıştır.

Yas, kavram olarak, içinde derin bir acıyı barındırmakla birlikte, toplumdaki insanların bazı ortak değer ve duygularda bütünleşebilmelerinin de bir aracıdır.

Yas tutma geleneği, Türk kültüründe en eski çağlardan beri varlığını korumuş ve insanların, toplum tarafından saygı duyulan kişilerin ya da hükümdarların ölümünden sonra döğünerek ağlamak, ağıt yakmak, siyah giymek, atının kuyruğunu kesmek gibi çeşitli uygulamalarla geleneğin devamı sağlanmıştır.

Atatürk’ün vefatının hemen ardından “yas” ya da “millî matem” gibi kavramlar 10 Kasım 1938’de kullanılmaya başlanmıştır. Dolmabahçe Sarayı’ndaki Cumhurbaşkanlığı forsu ile birlikte resmî dairelerdeki bayraklar yarıya indirilmiş, ülkedeki hiçbir eğlence mekânı, içkili lokanta, sinema ve tiyatrolar açılmamıştır.

Ölümünün ardından 21 Kasım 1938 tarihinde Ankara’da bir cenaze merasimi yapılması kararlaştırımış, naaşının Yavuz Zırhlısı’yla İstanbul’dan İzmit’e oradan da Ankara’ya nakledilmesi planlanmış, kalıcı kabir olan bugünkü Anıtkabir inşa edilinceye kadar Atatürk’ün naaşının geçici istirahatgâhı olarak “Etnografya Müzesi” belirlenmiştir.

ataturk-top-arabasinda.webp21 Kasım 1938'de Ankara Etnografya Müzesi'ne konulan naaşı taşıyan kortejde top arabası sonrasında Atatürk’ün İstiklal Madalyası’nı taşıyan bir general, ardında Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Hanım ve eşi bulunmuş, kendisinden sonra Cumhurbaşkanı olan İnönü de kortejde yer almıştır. Yoğun kalabalık eşliğinde naaş Etnografya Müzesi’ne getirilmiş, aynı tarihte kent merkezlerinde anma ve matem merasimi düzenlenmiştir.

10 Kasım 1939’da Ankara Etnoğrafya Müzesi’nde yapılan birinci anma günündeki törende saat 09.05’te, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün katılımıyla beş dakikalık saygı duruşunun ardından, İnönü beraberinde bulunanlarla birlikte Atatürk’ün kabrine çiçek koymuş, bunu, halkın Atatürk’ün kabri önünden saygı geçişi takip etmiştir. Aynı gün Devlet erkânının yer aldığı Ankara’daki törenin yanı sıra, İstanbul’da da büyük bir tören düzenlenmiştir. Taksim Cumhuriyet Abidesi önünde toplanan kalabalık içinde gözyaşı döken kadınların çokluğu dikkat çekmiştir.

Kayıtlara göre 1939’da ilk uygulamalarda görülen yurt genelindeki toplantılarda, toplanılan salon bayraklar ve çiçeklerle süslenmiş, toplantıya katılanlar, saat 09.05’te, tam Atatürk’ün vefat ettiği saatte, önceden görevlendirilmiş bir kişi tarafından ayakta beş dakikalık saygı duruşuna davet edilmiş ve İstiklal Marşı okunmuş, sonrasında bir konuşmacı, Atatürk’ün hayatı, memleket ve millet için yaptığı hizmetler hakkında bilgi sunmuş ve ardından Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün, 10 Kasım1938 tarihinde Atatürk’ün ölümünden hemen sonra söylediği bildirisi okunarak toplantıya son verilmiştir. Toplantının yapıldığı yerleşim yerinde Atatürk’ün heykeli veya büstü varsa topluca o meydana gidilmiş, bir çelenk konup tören sonlandırılmıştır.

Basında görülen ise yurt içinde yayımlanan bütün gazetelerde, baş sayfalarının siyah çerçeve içine alınmış olması, Atatürk’ün hayatını ve eserlerini anlatan, insanlarda Atatürk’ün ölümünden kaynaklanan acıyı ifade eden ve “Kemalizm’in” sonsuza kadar yaşayacağını belirten yazılar yazılmış olmasıdır.

Radyoda en çok dikkat çeken husus radyo yayınlarının sadece sabah, öğlen ve akşam olmak üzere günlük haber vermekle sınırlandırılmış olmasıdır. Sabah haberleri sunulduktan sonra, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün konuşma metni okunup yayına ara verilmiştir. Öğlen ve akşam saatlerinde yine yalnız haberler verilmiş ve ardından “Sayın yurttaşlar: Bugün Ebedi Şef Atatürk’ün ölümünün ilk yıldönümüdür. Türkiye radyosu, Türk milletinin bu büyük elemine katılarak tazimle susuyor” denilerek yayın sona erdirilmiştir.

Yurt genelindeki ilk uygulamalara bakıldığında, ülkenin tümüne yönelik uygulama planı hazırlandığı, programın kısa ve kapsayıcı özelliklere sahip olduğu, Halkevleri, okullar, basın ve radyo ile ilgili olarak düzenlemeler yapıldığı, bütün toplantıların biçim ve içeriğinin ayrıntılarıyla belirlendiği kurgunun özellikle matem üzerine oluşturulduğu sezilmektedir.

10 Kasımların, Atatürk’ün 57 yıllık hayatını, mücadelesini, milletimize kazandırdıkları ve kazandırmak istediklerini doğru anlama bakımından önemi büyüktür ve 10 Kasım Atatürk’ü anma törenleri, toplumun “millî hassasiyet” gösterdiği bir konu haline gelmiştir.

Hatay Devlet Başkanı Tayfur Sökmen, Atatürk’ün ölümü sonrası “Hatay Atatürk’ün eserleri ve prensiplerinden yürüyerek yükselecektir” diye bir açıklamada bulunmuştur.

11 Kasım 1938’de Yeni Mersin Gazetesi; “Ulu Türk; Atatürk öldü. Türk vatanı, Türk milleti bakidir, ilelebet yaşayacak, dünya durdukça duracak şan ve şerefle yükselecek ve ilerleyecektir” biçiminde durumu özetlemiştir. 11 Kasım’da Yeni Adana Gazetesi ölüm haberinin bölgede yıldırım etkisi yaptığını haberleştirmiş, 13 Kasım’da Adana Türk Sözü Gazetesi de dünyadaki tüm devlet reislerinin Türk milletine taziye mesajlarını yolladığını haberleştirip, tüm yurtta kara bir matemin bulunduğunu aktarmıştır.

Atatürk, düşünce, ideal ve eserleriyle tarihimizden, bağımsızlığımızdan, dilimizden sanatımızdan benliğimize kadar en gerçek fikirler ve en sıcak duygularla aramızda hep yaşayan bir önderdir.

Atatürk, Türk devletinin ulaşması gerektiği aşamayı, 20. yüzyılın başlarında şaşmaz bir sezgiyle görerek yaşamda en gerçek yol göstericinin bilim ve teknoloji olduğunu saptamıştır. Tam bağımsızlık ve çağdaşlaşma parolasıyla yola çkan Atatürk, yeni düzenin gereği olarak gördüğü öğretim birliği sorunu üzerinde özenle durmuştur.

Yeni bir devlet kuran, Cumhuriyetle ulusumuza yeni bir hayat tarzı getiren; “Ben kalpleri kırarak değil, kazanarak hükmetmek isterim” diyen Atatürk’ün mücadele azmi, bizlere yüklediği sorumluluklar ve ülkemizin en zor anında bile düşünüp ortaya koyduğu milli hedef ve stratejilerin hatırlanması, bu tür çabaların anlam ve değerinin çok iyi bilinmesi gerekmektedir.

Atatürk’ün tarihî hazinesi, büyük nutku, söylev ve demeçleridir. Bunlar genç kuşakların yollarını aydınlatacak ana kaynaklardır. Akıl ve mantığın halledemeyeceği mesele yoktur.

Yazarın Diğer Yazıları