Anayasa'yı tanımayan "yasa yapıcı" olabilir mi
Ne olursa ne olacağı, nasıl olursa nasıl olacağı kanunla hükme bağlanmış konuların karşısına geçip de "Eee ne olacak şimdi?" diye sormak, günlerce -niyeyse- siyasi, sosyal boyut tartışması yapmak, durum ve sonuçlarını çok alakasız mecralara çekip suyu bulandırmak ve en sonunda, her kafadan bir ses çıkmasını müteakip toplum algısını çorbaya çevirdikten sonra yani, aslında bir "hukuk devleti" olduğumuzu hatırlayarak hukuki gereği neymiş ona bakmayı akıl etmek Türkiye'ye özgü olmalı...
Belki bir de çadır devletleri böyle yürütüyordur işlerini!
***
Önceki gün, 1 Kasım 2015'te seçilen milletvekillerinin göreve başlamak için yemin ettiği TBMM Genel Kurulu'nda, HDP Ağrı Milletvekili Leyla Zana, kendini mensubu saymadığı "Büyük Türk Milleti" adına yemin etmeyi reddederek, -bir kere daha- "Türkiye Milleti" dedi.
Açık, net, su götürmez;
Anayasa'ya riayet etmedi, çiğnedi.
Sadece Anayasa'yı da değil, geçici başkan Deniz Baykal'ın ikazı ve yeniden yemin çağrısı karşısında sergilediği "postamı koyar giderim" tavrı ile "millet iradesi"ni de -kelimenin tam anlamıyla- "takmadığını" -bir kere daha- ilan etti.
Şimdi Zana'nın "ret" ve "nefret" ettiği millet olarak tek derdimiz var;
Zana'ya ne olacak?
Pes bize!
***
Tartışmalara bakıyorum "Leyla Zana" isminin "sembolik değeri(!)" etrafındaki kısır döngünün ötesine geçebilen yok.
Mevzu tartışma bile götürmeyecek derecede ortada aslında;
Yemin etmeyen bir milletvekiline ne olursa Leyla Zana'ya da o olacak?
Kürt olduğu için değil, Kürtçü olduğu için değil, PKK'yla mesafesi/mesafesizliğinden dolayı değil; "yemin etmediği için" olacak...
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın hükümleri açık.
Anayasa'nın 81. Maddesi'ne göre;
"TBMM üyeleri göreve başlarken -yemin metnindeki gibi- and içerler."
Anayasa'nın 95. Maddesi, "TBMM çalışmalarını, kendi yaptığı iç tüzük hükümlerine göre yürütür" dediği için hadi biz eşeğimizi sağlam kazığa bağlayalım, bir de İç Tüzüğün bu konuda ne dediğine bakalım:
Madde 3:
Milletvekili genel seçimi kesin sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulunca Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu kanallarında ilanını takip eden beşinci gün saat 15.00'te Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu çağrısız olarak toplanır. Bu birleşimde, önce milletvekillerinin ant içme töreni yapılır.
Andiçme töreninde bulunmayan milletvekilleri, katıldıkları ilk birleşimin başında and içerler.
Andiçme her milletvekilinin, Anayasadaki metni kürsüden yüksek sesle okunması suretiyle olur.
Ara seçimde milletvekili seçilenler, katıldıkları ilk birleşimin başında and içerler.
Milletvekilleri, seçim çevresi, soyadı ve adlarının alfabe sırasına göre ant içerler.
***
Leyla Zana "Anayasadaki metni" mi okudu?
Hayır.
Yeniden ant içme davetine uydu mu?
Hayır.
Bu durumda; ant içmemiş oldu. Zaten Baykal da tutanağı bu şekilde düzenletti.
Yani?
Bir milletvekili and içmeden göreve başlayamayacağına göre, Zana -evet seçilmiş ve mazbatasını almış olduğu için milletvekilidir ama- milletvekili olarak "görev yapamaz".
Nedir milletvekilinin görevi?
Yasama faaliyeti.
Hıh işte, Zana bu faaliyete katılamaz.
Ne demek bu?
Maaşını alır, VIP takılır, dokunulmazdır ve fakat Zana kanun teklifi/tasarısı verme, bunları müzakere etme, oylama süreçlerinin hiçbirine iştirak edemez demek... Komisyonlarda görev alamaz demek... Yürütmeyi denetleyemez demek...
***
Gelelim işin sonuna...
Bu milletvekilliği yapmadan milletvekili haklarından faydalanma hali "sürdürülebilir" mi?
Yasa açık:
Bir milletvekili özürsüz veya izinsiz olarak bir ay içinde toplam beş birleşim günü Meclis çalışmalarına katılmazsa ve TBMM Genel Kurulu'nda da salt çoğunluk bu yönde karar verirse Zana'nın milletvekilliği "devamsızlık" sebebiyle düşürülür.
Çünkü "ant içmemek" bir özür yahut mazeret değil alenen Anayasa'yı da TBMM'nin kendi işleyişini düzenleyen İç Tüzüğü de tanımamaktır.
Ve...
Yemin eden milletvekilleri kürsüde tek ayaklarını kaldırmadılarsa öncelikli görevleri, Anayasa'yı tanımayan mensuplarına tanıtmak olmalıdır bence...