Anayasaya uymak ya da uymamak!
Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığının sonuna doğru AKP'nin sonunun Anavatan ve Doğru Yol Partisi'ne benzeyeceğine yönelik eleştiriler artmıştı. Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte AKP'deki iç dengelerin alt üst olacağı ve böylece partinin dağılma sürecine gireceği tartışılıyordu.
Başkanlık dayatması Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nu dağıtmıştı!
İşte tam bu sırada AKP "Anayasa Uzlaşma Komisyonu"na "Başkanlık Sistemi"nin tartışılmasına yönelik teklifi sundu. Teklif muhalefet partileri tarafından reddedildi. Bunun üzerine AKP, "Türk Usulü Başkanlık Sistemi" adıyla konuyu gündemde tutmaya çalıştı. Talepleri kabul görmeyince "Siyasi Partili Cumhurbaşkanlığı" adıyla yeni bir girişimde bulundu ve bu da muhalefet tarafından reddedildi. Bu defa AKP'nin kurmayları "Yarı Başkanlık Sistemi" diye bir görüş ortaya attı.
AKP'nin şu veya bu ölçüde "Başkanlık" içeren her teklifi muhalefet tarafından reddedilince AKP "Anayasa Uzlaşma Komisyonu" masasını devirdi. darbe Anayasasından kurtulmak sloganıyla başlatılan "Yeni Anayasa" AKP'nin başkanlık dayatması yüzünden başarısız olmuş oldu.
Başkanlık da Başkanlık!
7 Haziran sonrası yapılan 1 Kasım Genel Seçimlerinde istediği sonucu alınca AKP'nin aynı yöntemi, Anayasa ve Başkanlık Sistemi konusunda tekrar devreye sokma kararı verdiği anlaşılıyor.
AKP özellikle 1 Kasım sonrasında medyası, gazetecisi, programcısı, sivil toplum kuruluşu, bilim adamı ve siyasi bütün unsurlarıyla Başkanlık Sistemi dayatması içerisine girmiştir.
Terör, işsizlik, kutuplaşma, Rus ambargosu, Suriye, IŞİD bir yana Başkanlık içeren "Yeni Anayasa", AKP tarafından diğer yana kondu. AKP'ye göre ülkede yaşanan her şeyin evveli de ahiri de darbe anayasasıyla ilintilidir. Türkiye'nin bütün sorunlarının kaynağı darbecilerce yapılan anayasadır. Başkanlık Sistemi gelince kararlar hızla alınacak, yetki kargaşası ortadan kalkacak, icraatın önündeki ayak bağları yok olacaktır.
Başkanlık Sistemi için Yeni Anayasa
Başkanlık Sistemiyle murat edilen, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın özelde AKP genelde ise Türkiye'de tek söz sahibi haline gelmesini sağlamak, iktidarın siyasi ömrünü uzatmak ve iki partili sisteme geçmektir.
Yeni Anayasa, Başkanlık Sistemi'ne giden yolu açan bir araçtır. Davutoğlu-Kılıçdaroğlu görüşmesi sonrasında malum basın "Başkanlık hariç anlaştılar" diye manşet attı. Bu durumda her iki liderin de Yeni Anayasa için anlaşmış olduğuna vurgu yapıldı. Halbuki Yeni Anayasayı AKP, Başkanlık Sistemi için istiyor. Daha doğrusu Başkanlık Sistemi ile Yeni Anayasa ayrı ayrı şeyler değildir.
Parlamenter Sistem ya da Başkanlık!
Yeni Anayasanın Parlamenter Sistemi mi ya da başkanlığı mı ön göreceği siyasi parti liderlerinin cevap vermesi gereken ilk sorudur.
Yeni Anayasa üzerinde mutabakata varmak demek Başkanlık ya da Parlamenter Sistem üzerinde de mutabakata varmak demek olacaktır. Yeni Anayasa Parlamenter Sisteme göre yapılacaksa devletin yapısı, çatısı ve bütün kurumları da ona göre şekillenecektir. Eğer Başkanlık Sistemi söz konusu olacaksa bu durumda da Yeni Anayasa, başkanlık sistemini içerecek biçimde şekillenecektir. Yeni Anayasa konusunda anlaşmak, Başkanlık Sisteminde ya da Parlamenter Sistem üzerinde de anlaşmak anlamına gelmektedir.
Başkanlık Sistemi anayasal sorundur. Sorumsuz Cumhurbaşkanlığı makamının sorumluluk gerektiren kararları vermesi kabul edilemez!
İşin bir de diğer yanı vardır. Mevcut Anayasaya göre halk tarafından seçilmiş olan Cumhurbaşkanının kendisini Cumhurbaşkanı yapan Parlamenter Sistemi "bekleme odasına" koyduğunu açıklamış olmasıdır. Mevcut Anayasaya göre siyaset üstü, tarafsız ve devlet-milletin birliğini temsil etmesi gereken Cumhurbaşkanı, Anayasanın kendisi için öngördüğü sınırları tanımamaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasanın kendisi için öngördüğü sınırların dışına çıkmakta bir sakınca görmemektedir.
Aslında Türkiye'nin sorunu Başkanlık ya da Parlamenter Sistem değildir. Yasalara ve Anayasaya uymak ya da uymamak sorunudur!