Araba sevdası gibi, Kasım'da aşk başkadır misali gene depreşti. Meclis açılışında ana tema, yarından itibaren başat gündem olacak şu yeni anayasa meselesi, medyayı esir alacak.
Bugüne dek 21 defada ilk dört madde dışında, büyük çoğunluğu değişen mevcut anayasaya ''darbe anayasası'' demek hukuki açıdan doğru, ahlaki açıdan haklı değildir. Özellikle 2010 ve 2017 tadilleriyle eskisinin esamisi okunamaz hale geldi.
Anayasacılık tarihimizde tümüyle yeni bir anayasa, saray içi darbe (1876), iç-dış savaş (1921-1924) yahut askeri darbelerden (1961-1982) sonra olmuştur. Kamu hukukunda derin sosyal çatışma-çalkantılardan sonra çoğunlukla rejim değişikliği getiren bu işleyiş süreci doğal sayılır. Ancak normal zamanlarda böyle bir şey olmadığı gibi gereği de olmaz.
O yüzden bugüne dek yapılan bütün anayasa değişiklikleri -sonucunu kestirenler haricinde- toplumda hem sahici tartışmaya yol açmış hem de demokratikleşme yolunda heyecan yaratmıştı. Örneğin 2010 referandumunun sloganı ''ileri demokrasi'', 2017'de sert kuvvetler ayrılığıyla hızlı karar ve icra ile ekonomi başta ülkeyi uçuracak bir sistem vaadi vardı.
Peki ne oldu?
Sürekli gerileyen demokrasi, otokrat yönetimle hesap vermeyen, denetimsiz bir tek adam yönetimi. O nedenle hiç kimsede heyecan ve tartışma enerjisi yok. Sürecin en sakıncalı tarafı da bu. Seçimlerden sonra derinleşen ekonomik krizin ezdiği halkın, umurunda olmadığı bir zamanda, toplumsal mutabakat metni anayasa yapımı tehlikelidir. Çoğunluğunun siyasetten soğuyup, başı derdine düştüğü, ne olursa olsun kayıtsızlığındaki bu toplumda, iktidarın medya gücüyle yapılacak algı sonrasında yapacağı anayasa memlekete hayretmez.
Halkın böyle bir derdi, istemi, arzusu olmadığı halde bu sevda niye? 2002'den beri güçlü halk desteğiyle çeyrek asra yaklaşan tek parti iktidarı halk yararına, hukuka uygun ve adaletli ne yapmak istiyor da anayasa engel buna?
Emekliye 7500 verip, açlık sınırını 13, yoksulluk sınırını 43 bin lira yapan bu anayasa mı? Merkez Bankası rezervlerini boşaltan, bütçeyi frapana çeviren, Hazineyi kemiren, enflasyonu azdıran, haksız vergilerle halkı soyan yandaşı doyuran, uçulmayan havalimanına milyarlar ödeyip, kaynak yok diye yüzbinlerce öğretmeni atamayan, üniversite mezunu gençliği bunalıma sokan, samanı, buğdayı, arpayı vb ithal eden, köylüyü tarlasına küstüren de bu anayasa mı?
Soruları uzatmak mümkün ama cevabı aynı.
Evrensel altın kuraldır; Kurala önce koyan uyar. Yaptığı anayasaya, koyduğu yasaya uymayan, hatta uymayan hakimleri koruyan, görüşlerinin aksi yorum yapan, yazan gazetecileri, muhalif tvit atan çocukları tutuklatıp, halkın oy vermeyen kesimlerine alenen hakaret eden bir zihniyetin özgürlükçü anayasa yapması mümkün mü? Değil.
Öyleyse bu sevdanın birinci sebebi zihni kodlarında saklı bir gerekliliği olmalı. Cumhuriyetle hesaplaşma, tekil devlet yapısını zayıflatma, laiklik ilkesini örseleme amaçlı bu girişim muhalefet partileri tarafından yukarıda sayılan halkın ihtiyaçsızlığı gerekçesiyle baştan reddedilmelidir. İkinci olarak da yerel seçim öncesinde muhalefete, sonrasında millete, üniter devlete kurulmuş bir tuzaktır.
Özgürlükçü ve sivil olacağı söylenen yeni anayasanın, ''milletin çeşitliliği ve zenginliği'' esasında yapılacağı ilan edilmiştir. Anlamı, çok dilli, çok kültürlü bir devlet inşasıdır. Bu da toplumu birarada tutan farklı inançlara saygı ve eşit mesafenin teminatı olan laikliği ve farklı etnisiteleri üst kimlikte birleştiren üniter yapıyı yer ile yeksan edecektir.
Yarından itibaren neredeyse ''bütün kötülüklerin anası'' gibi bir algı yaratmak için medya bombardımanıyla muhalefeti köşeye sıkıştırma ekseninde yürütülecek bu politikaya karşı durup engellenememesi halinde yakın gelecekte demokratik bir hukuk devleti yerine otokrasinin kökleşeceği bir meşruti monarşinin kapısı açılacaktır. Anayasanın 101. maddesine rağmen 21 yıldır ülkeyi yönetene mağduriyet yaratmasın naifliğiyle 3.kez adaylığında olduğu gibi bu kez de 4.defa yol vererek, ardından hanedanlığın yolunu açacak yeni anayasa konusunda umarım muhalefet bu kez sakil davranmaz. Aksi halde bugün için siyaseten ayakta kalamaz, yarınlarda da bu vebalden kurtulamaz.