Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü ünlemesiyle geldiği iktidarının 21.yılında dün Samsun''da son kez oy isteyen Erdoğan, sonrasında yerini gençlere bırakacakmış. O gençlerin aileden birileri olacağı ve asla halk çocukları olamayacağı açık da biz işin anayasal durumunu anlatalım.
Anayasa madde 101/2; ''''Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir'''' Bu hüküm 2007 tarihinde yani AKP döneminde ve tarafından konulmuştur.
Madde 116/3; ''''Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir''''
Bu hükümlerden ilki, 101.madde 2007, ikincisi 116.madde 2017''de yani AKP iktidarı döneminde onun tarafından konulmuştur. Her ikisi de duraksamaya yer vermeyecek ölçüde açıktır. Aksi yorumların tümü hukuksuz ve hatta mantıksızdır. Çok az sayıda partili sözde hukukçuların yorumu gibi eğer ilk dönemi kapsamaz ikinci dönemi ilk sayılır amacı güdülseydi 2017 anayasa değişikliğinde intikal yani geçiş hükmü konulurdu. Kanun koyucunun koymadığı, koymayı düşünmediği olmayan bir hükmün yorumu sadece zırva olur, zırvada tevil götürmez.
Unutmayalım ki her iki maddenin kanun koyucusu da bizatihi AKP''dir. Şu hâlde Erdoğan 116/3''e göre ancak 3.kez aday olabilir. O da TBMM''nin seçimlerin yenilenmesi kararı vermesiyle mümkündür.
Peki bu mümkün müdür? Kanaatimce değildir. Meclis''te 360 rey gereken bu durumda muhalefetten en az 25 vekilin oy vermediği ahvalde iktidarın seçim kararı alabilmesi imkansızdır.
Zamanına 6 ay kalmış bir seçimi sırf birisi aday olabilsin diye 45 önceye almak kanuna karşı hile olur. O nedenle muhalefetin hileye göz yummayacağı açıktır. Toplamda yirmi yıllık tek başına, son beş yılı tek adamın süper yetkili iktidarına dayanmış halkın 45 gün daha dayanmasında hiçbir sakınca yoktur. Halkımız bunu olgunlukla karşılayacak ve anlayacaktır. Yeni bir mağduriyet olmasın anayasaya aykırı da olsa aday olsun gibi düşünceler, fantastik, temelsiz romantik yorumlar bir yana anayasayı ihlale suç ortaklığı olur.
Hem neyin ve nasıl bir mağduriyet olacak Allah aşkına! Yahu yirmi yıllık iktidarında; halkın %sekseni yoksulluk, yarısı açlık sınırının altına geldi. Kamuya ait tesis ve fabrikaların hepsi satıldı, toplanan trilyonlarca dolarlık vergiler çarçur edildi. Hukuk devleti örselendi, yargı siyasallaştı, adaletsizlik normalleşti. Eğitim, sağlık geriledi, tarım ve hayvancılık bitti. Devletimizi n taşıyıcı kolonlarına baltayla girişildi. Ekonomik çöküş, devletin çöküşüne evrildi.
Bir avuç aile, yandaş müteahhit ile iktidarın çeperindekiler zenginleşti halkın çoğunluğu fakirleşti. Kim mağdur? Sarayları, uçakları, vakıfları, okulları, malları, mülkleri olan mı?
Halk mı?
Böyle bir mağduriyet safsatasına prim verecek kadar akıl baştan gitti mi ya?
Altılı Masa''nın akıl dışı bir mağduriyet teranesinden etkilenip anayasa ihlaline ortak olacağını hiç sanmıyorum.
***
Bakın şu haberde elin gavuru(!) bile meseleyi yani kimin mağdur olduğunu anlamış. AKP''nin ''fahiş fiyatları'' neden göstererek savaş açtığı zincir marketlerde yerli değil yabancı yoğunluğu yaşanıyor. Türk lirasının değer kaybetmesiyle Türkiye''yi tercih eden Bulgar''lar halinden çok memnunlar. “Türkiye çok ucuz ve güzel burası. Buradan yemek için gerekli olan her şeyi aynı zamanda. Yağ da aldım ve elbiselerimi temizlemek içinde temizlik malzemesi aldım” diyorlar.
Ortada bir pahalılık yok, ucuzluk var ki yabancılar ülke dışından bize alışverişe geliyorlar. Halkımız için pahalı olmasının sebebi iktidarın paramızı pula çevirmesidir. Mağdur olan halktır.