İsviçre''deki Basel Üniversitesi''nden Szilvia Mezey liderliğindeki bilim insanları, yanakların arkasındaki (çene kaslarının en belirgini kabul edilen) masseter kasının şimdiye kadar bir yüzeysel ve bir de derin katmandan oluştuğunun düşünüldüğünü söyledi.
Independent Türkçe''nin aktardığına göre; araştırmacılar, söz konusu kasın hareketinin en belirgin biçimde, dişler sıkıldığında yanakların arkasında hissedildiğini belirtti.
Annals of Anatomy adlı bilimsel yayında 2 Aralık''ta yayımlanan çalışma, masseter kasının yapısını ek ve daha derin olan üçüncü bir katmanı içerecek biçimde tanımlıyor.
Dr. Mezey, yaptığı açıklamada "Masseter kasının bu derin bölümü hareket ve işlev açısından diğer iki katmandan net şekilde ayırt edilebilir" dedi.
Bilim insanı, bahse konu katmanın alt çenenin sabitleşmesinde rol oynadığını ve ancak alt çeneyi kulağa doğru çekebilen masseterin bir parçası olabileceğini belirtti.
Daha önceki çalışmalarda masseter kasının üç tabakası olabileceği öne sürülmüşse de araştırmacılar, bu çalışmaların masseterin yüzeysel kısmını iki tabakaya böldüğünü ifade etti.
Bilim insanları, derin bölümün tanımında standart eserlere riayet ediyor.
Geçmişte bazı anatomi metinlerinde muhtemel bir üçüncü katmanın varlığından bahsedilmişse de bilim insanları, bu ilk tanımların kasın konumunda "aşırı tutarsız" olduğunu söyledi.
Bilim insanları yeni araştırmada, vücutlarını bilim için bağışlayan vefat etmiş bireylerden alınan, formalinde saklanmış çene kaslarını ve kasların boyalı doku kısımlarının bilgisayarlı tomografi taramalarını değerlendirdi.
Araştırmacılar söz konusu tabakaya, alt çenenin muskular veya "koronoid" prosesine bağlı olduğunu gösteren "Musculus masseter pars coronidea" (diğer deyişle, masseterin koronoid kısmı) adının verilmesini önerdi.
Bazel Üniversitesi''nden Jens Christoph Türp şunları söyledi:
"Bu tanımların birbirleriyle çeliştiğini göz önünde bulundurarak masseter kasının yapısını yeniden kapsamlı biçimde incelemek istedik.
Genellikle son 100 yıldaki anatomik araştırmaların altına bakılmadık taş bırakmadığı düşünülse de bizim bulgumuz bir nebze zoologların yeni bir omurgalı türü keşfetmesine benziyor."