Bu arada esas konumuza geçmeden önce Edirne ile ilgili bir anekdotu paylaşalım.
Çanakkale zaferinden sonra Mustafa Kemal’in ismi bir efsane gibi yayılır. Gazeteciler, yazarlar onunla röportajlar yapmaktadır, resimlerini basmaktadır ama halk bir an önce onu, yani yüzünü görmek istemektedir. Halkın bu arzusu çok geçmeden gerçekleşir.
Edirne’ye kolordu komutanı olarak tayin edilmiştir.
1916’nın ocak ayında 16’ncı kolordu komutanı olarak Edirne’ye girer. Halk kendisini karşılamak sokaklara dökülür. Bu muhteşem olayı Atatürk’ün Çanakkale’de ve sonrasında Kurmay Başkanlığı’nı yapmış olan Orgeneral İzzettin Çalışlar(1882’de Yanya’da doğdu,20 Ağustos 1951’de İstanbul’da vefat etti ve Edirnekapı Şehitliği’ne defnedildi. Çalışlar’ın mezarı, diğer İstiklal savaşı komutanlarınınkilerle birlikte 1988 yılında Ankara Devlet Mezarlığı’na nakledildi.), günlüğünde şöyle anlatır:
"28 Ocak 1916
...Yollar hıncahınç ahaliyle dolmuş, bütün mektepler karşılama için yerlerini almıştı. Şehir saray gibi donanmış, peş peşe zafer takları yapılmıştı. "Yaşasın Arıburnu ve Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Bey" yazılı levhalar asılmıştı...
Edirne eşrafı, vilayet erkanı, konsoloslar hep oradaydılar...
Bütün şehir, heyecan ve coşkulu sevinçle karşıladı. Çiçekler, buketler takdim ettiler. Alkışlar, her türlü nümayişler, tezahürat, her türlü tasavvurun üstündeydi..."
Gerekli uyarıları yapmıştı
Bu şunu göstermekteydi; Albay Mustafa Kemal bir Edirne fatihi değildi yani Edirne’yi düşmandan savaşarak kurtarmamıştı, fakat buna mukabil daha önce tayin edildiği Bolayır kolordusunun kurmay başkanı olarak Edirne’nin geri alınması için gerekli uyarıları yapmıştı. 21 Temmuz 1913’te Türk kuvvetleri Edirne’ye düşmandan geri aldı. Ne tesadüftür ki Edirne’ye ilk giren kıtalar da Bolayır kuvvetleriydi.
Buna rağmen Edirne’nin alınışı şerefi Enver Paşa’ya mal edildi.