Şimdi gelelim 13 ağustos muharebesine. Anlıyorsunuz ki sekizden on dörde kadar olan günlerin hadisatından bahse lüzum görmüyorum.
14 ağustos Kayacıkağılı muharebesi: O gün düşman kesif topçu ateşiyle Kayacıkağılı cephesinde bulunan fırkamızı ateş altına alarak oradaki siperlerimizi dövmeye başlamış. Bu ateş öğleden sonra saat dörde büsbütün kesbi şiddet etmiş. Buna gemi topçuları da iştirak etmekte imiş. Mustafa Kemal Bey, düşmanın o cepheye bir taarruz hazırlamakta olduğuna kat’î bir surette hükmetmiş. Oradaki fırka kumandanına, böyle bir taarruza mukabele maksadıyla hazırlanması için icap eden emri vermiş. Aynı zamanda mümkün olan tekmil topçularına da o istikamette ateş açtırmış. İhtiyat fırkalarından birine de hazırlık emri verilmişti. Filhakika düşman mezkûr cepheye taarruz etmiş.
Mustafa Kemal Bey, oradaki fırka kumandanından vazıh haber alamadığı için, kendisine telefonla şu emri veriyor:
"İlerideki kuvvetleri kullanacak kimsenin orada bulunmadığını anlayarak müteessir (üzüntülü) oluyorum. Her halde birinci hatlar teksif (yoğunlaştırılmalı) edilmeli. Düşmanın hücumu halinde der-akab (derhal) süngü ile karşılanacak surette ihtiyat taburları birinci hatta takrip edilmeli. Bunun böyle yapıldığından ben emin olmalıyım. Rica ederim icraatınızı hemen bildiriniz".
Aynı zamanda demin bahsettiği ihtiyat fırkasını da o cepheye hareket ettirmiş. Erkânı harbiyesinden Pertev Bey’i de haber zabiti olarak oraya göndermiş. Almakta olduğu haberler natamammış. Bununla beraber düşmanın siperlerimize girmiş olduğuna kanaat getirmiş. "Fırka kumandanının verdiği haberlerle vaziyet tenevvür etmiyordu. O kadar ki bu fırka kumandanına muğber oluyordum. Saat 6.15 sonrada da kendisine bu emri verdim" dedi.
-Mümkünse lütfen okur musunuz?
-Ben şu habere intizar ediyorum: Siperlerimize giren düşman mahvedilmiş, düşman siperlerine askerlerimiz girmiştir. Bundan başka hiçbir haber bence haizi ehemmiyet değildir. İşte bu emri verdim.
-Netice ne oldu efendim?
-Bu emirden sonra gelen raporlarda da vuzuh (açıklık) yoktu. Bunlarda, hareketin iyice hava karardıktan sonraya talikine (geciktirmek) müsaade etmem talebinde bulunuyordu. Bunun üzerine yeni bir emrimde dedim ki: "Düşmanın tardı için gecenin hulûlünü bekleyerek bir an bile kaybetmek kat’îyyen caiz değildir. Düşman da karanlıktan bilistifade fazla takviye kıt’aları alır. Faalâne hareket ederek düşmanı hemen tardetmeniz matlubdur (istemek). Gönderdiğim takviye kıtaatı ile irtibat peyda ediniz. Onları cephe gerisine yaklaştırınız ve bana bildiriniz."
Bu fırka cephesinde o gün ve bütün gece sabaha kadar müteaddit(birçok) defalar kanlı boğuşmalar olmuş. Neticede düşman maksadını elde etmekten mahrum kalmış. Bundan başka bizim için pek parlak bir muvaffakiyet denecek derecede de fazla zayiata uğramış.