ANAFARTALAR KUMANDANI MUSTAFA KEMAL İLE MÜLAKAT -36-

ANAFARTALAR KUMANDANI MUSTAFA KEMAL İLE MÜLAKAT -36-

Şiddetli düşman bombardımanı henüz bitmemiş siperlerimizi dövüyordu

ATATÜRK 30 AĞUSTOS’U ANLATIYOR -9-

Paşa dedi ki: 4 ağustostan 6 ağustosa geçeceğim. Hattâ isterseniz 8 ağustos’a geçeceğim. O gün, yani 8 ağustosta sabahtan itibaren düşmanın bir taraftan diğer tarafa asker sevketmekte ve gemilerden bazı kıt’alar çıkarmakta olduğu görülüyordu. Bununla beraber cephede sükûnet vardı. Öğleden evvel Küçük Anafartalar garbında bulunan kıt’alar nezdine gittim, tertibatta bazı tadilât yaptım. Karargâha avdetimde vaziyeti daha meşkûk görüyordum. Onun için, ihtiyatta bulundurduğum fırkalara derhal silâh başı etmelerini telefonla emrettim. Bu esnada idi ki gittikçe mütezayit (artan) top sesleriyle beraber düşmanın taarruza geçtiği anlaşıldı. Bu taarruz Küçük Anafarta köyünün sureti umumîyede garbında bulunan fırkalarımıza, Yusufçuk tepesi, İsmailoğlu tepesi ve Azmak ile Kayacık ağılı arasındaki sahaya karşı idi. Taarruz kolunun cepheye sevkolunabilecek kuvvetler Turşun köyü şimaligarbîsindeki 9’uncu fırka ile Sivli köyü civarında bulunan 6’ncı fırka ve 8’inci ve 4’üncü fırkaların ihtiyat kuvvetleri idi. 9’uncu fırka evvelâ tahrik olundu. 7’nci fırkayı Süliecek ve İsmailoğlu tepesi mıntakalarında takviye etmesini, diğer bir fırkanın Küçük Anafarta üzerine yürümesini, diğer fırkalara, düşmanın topçuları ile taarruz etmekte olduğu istikametleri ateş altına almalarını, hulâsa bütün cephede icap eden tedbirlerin alınmasını emrettim. Ancak, düşmanın hücum ettiği cepheye gönderdiğim ihtiyat kuvvetleri muvasalat (ulaştırmak) edebilmek için zaman geçecekti. O zamanı kazanmak lâzım geliyordu. Elimde bir süvari livası da vardı. Bu süvari kıt’asının mevcudiyeti bende şöyle bir hatıra uyandırdı:

Fransızlar Seddülbahir cephesinde piyadelerinin hücum hatları önünde bir süvari kıt’asını, yayılmış olduğu halde bizim hattımıza saldırtmışlardı. Bu Fransız süvarilerinin ateş karşısında bimuhaba (korkusuz) ölüme koşmaları hoşuma gitmişti. Bu hareketi cidden şövalöresk bulmuştum. Piyadenin önünde bir perde yapıyorlar ve ötesi yok işte, ölüme kucak açıyorlar, arkalarındaki piyadeyi korumak için kendilerini feda ediyorlardı. Bu ne tasvir edilecek cesaret ve fedâkarlık levhasıdır!
Binaenaleyh derhal bizim süvari alayı kumandanı beyi yanıma çağırdım. İsmailoğlu tepesine taarruz eden düşmanı aynı tarzda bir hareketle tevkif etmesini kendisine emrettim. Pek kıymetli bir süvari kumandanı olan bu arkadaşımız bütün cesareti necibesini (soyluluğunu) bu münasebetle izhar etti. Bana arzu ettiğim zamanı kazandırdı. Düşmanın deniz ve kara topçuları İsmailoğlu tepesi ile Azmak deresinin şimal ve cenubundaki mevzilerimizi şiddetle bombardıman ediyordu. Henüz natamam (bitmemiş) olan siperlerimiz barınılmaz bir hâle geliyordu. Bilhassa, Yusufçuk tepesine düşman bataryaları ateşlerini temerküz ettirmişlerdi. Düşman bütün cephe üzerine piyadesiyle de taarruz ediyordu. Topçularımızın, piyadelerimizin kemali metanetle icra ettikleri ateş sayesinde bütün bu cephelerdeki düşmanın ilk taarruzu telefat ile püskürtüldü.