Conkbayırı ve Şahintepe’nin muhafazası için benim kumandayı deruhde ettiğimden evvel orada muharebe eden askerlerimizin pek büyük kahramanlık ve fedakârlık gösterdiğini kemali takdirle yâdederim. Ancak şunu da ilâve etmeye lüzum görüyorum ki: Bu kıt’alar pek ziyade zayıflamış ve yorulmuş buluyordu. Fakat yeniden iki piyade alayının tahtı emrime gireceğine dair olan malûmat beni, vakit geçirmeksizin yeni icraatta bulunabileceğime ikna etmiş oluyordu.
27 temmuz günü öğleden sonra saat üçte Conkbayırı ve Kocaçimen mıntakasında bulunan 8’inci ve 9’uncu fırka kumandanlıklarına telefonla dedim ki: "Bu gece Conkbayırı’nda kendilerinden büyük faaliyet talep edeceğim iki piyade alayı için orada bulunan kıtaat vasıtasıyla hiç olmazsa sıcak bir çorba hazırlatmaya imkân bulmanız çok muvafık olur."
O günkü muharebeyi idare ettiğim mahalli terk edip Çamlıktekke’deki karargâhıma gelirken yolda Liman Paşa Hazretlerinin yaverleri müşarünileyh tarafından beni tebrik etmek üzere geliyordu. Müşarünileyhin de karargâhıma gelmiş bulunduğunu haber verdi. Conkbayırı’nda düşmana icrasını tasmim (kararlaştırmak) ettiğim taarruzun yakından ihzar ve idaresi için bizzat hemen oraya hareket etmek üzere kendisinden ayrıldım. Müşarünileyh beni bizzat ateşin içine girmekten sıyanet (korumak) etmeyi düşündü. Fakat başka türlü de, yapılacak hareketin neticesinden emin olamayacağımı takdir ederek muvaffakat etti. Erkânı harbiyemle birlikte Çamlıktekke’den Kocaçimen istikametine teveccüh ettik. Düşmanın bir tayyaresi semti resimize geldi ve bizi takibe başladı. Artık zarurî olarak bütün refakatim heyeti sağa sola açılmak mecburiyetinde kalmış, bunun neticesinde yollarını şaşırarak ve karanlığa kalarak ertesi güne kadar bana mülâki olamamışlardır. Ben, benden ayrılmayan süvari ihtiyat zabitlerinden Zeki Efendi ile tuttuğum yolu takibe devam etmeyi zaruri gördüm. Kocaçimen üzerinden Conkbayırı’na gitmek istedim. Fakat bu yol İngilizler tarafından tutulmuş olduğu için ateşe maruz kaldım. Daha cenuptan dolaşarak Conk sırtının şark yamaçlarında bulunan fırka karargâhına vâsıl oldum. Kıt’aların ahvali dahiliyelerini tetkik ettikten sonra bana hazırladıkları çadıra çekildim. Zaten gece de hulûl (gelip çatmak) etmişti. Lâzım gelen emirleri verdim. Taze kuvvetler intizar (beklemek) ediyordum. Bu kuvvetler ise yukarda bahsettiğim iki alaydı. Bunlardan birisi pek geç vâsıl olabilmiş, diğeri ertesi gün ancak muvaffakiyet istihsalinden sonra gelebilmiştir. Bu sebeple kumandanlar ve erkânı harpleri kuvvete nazarı dikkatimi celbettiler; vakıâ hakları vardı. Fakat ben muvaffakiyeti çok kuvvete malik olmaktan ziyade elimizde bulunan kuvvete azim ve şiddet vermekte ve onları benim tasavvur ettiğim gibi kullanabilmekte görüyordum. Geçirilecek zaman bizden ziyade düşmana faide bahş olacaktı. Onun için bütün mütalaata (düşünceler) rağmen sureti kat’îyede taarruz edecektim. Hazırlanmaları bitince bana bildirmelerini kıt’alara emrettim.