ANAFARTALAR KUMANDANI MUSTAFA KEMAL İLE MÜLAKAT -21-

ANAFARTALAR KUMANDANI MUSTAFA KEMAL İLE MÜLAKAT -21-

Askerlerimizin süngüsünden başka güvenilecek hiçbir çare yoktu

ATATÜRK 30 AĞUSTOS’U ANLATIYOR -9-

 

- Bu tazyikin mevcut olduğunu ne suretle takdir edebiliyordunuz, efendim.

- Bir defa bulunduğum yer pek müsaitti. Bütün vaziyeti tekmil cüzütam kumandanlarından daha iyi görebiliyordum. Sonra da muhtelif membalardan malûmat alabiliyordum. Meselâ düşman kumandanının "buraya imdat yetiştiriniz" tarzındaki bir telsiz telgrafını mevkii müstahkemde bulunan telsiz telgrafımız kapmış. Bunu bana bildirdilerdi. Binaenaleyh başlanılan taarruza devam etmek lüzumlu idi. 
Düşmanın imdat kuvvetleri yetişmeden evvel taarruzumuzu kat’î bir neticeye iktiran(ulaştırmak) ettirmek lüzumu aşikârdı. Sonra düşmanı bir an evvel sahillerimizden atma gayet vatanî bir vazife idi.
Maksadımı cüzütam kumandanlarına bildirdim. Bu maksadın tatbiki için askerlerimizin süngüsünden başka güvenilecek hiçbir çare yoktu. Elimde bulunan bütün kuvvetler ileriye yaklaşmış bir halde idi. Bir hücum savletiyle düşman mevzilerine girmeleri için borazanlarla, trampetlerle geriden şiddetli bir hücum emri verdirdim. Saat 4 sonra idi. Umum cephede ileri hareketi canlandı. Bilhassa merkez grubu savletle ilerlemeye başladı. Doğrusu bütün kıt’alarımız şayanı takdir bir surette ilerliyordu.
Gayet itidalle konuşan muhatabımın ağzında "şayanı takdir" terkibinin mühim mânası vardı. Bu terkip benim nazarımda tarifsiz fedakârlıklar, muhayyelesiz kahramanlıklar sahnesi demekti.
- Sonra ne oldu efendim?
Birçok efrat bazı yerlerde düşman siperlerine kadar girmeye muvaffak oldu. Fakat asıl keşif avcı hatlarımız düşman siperlerinin yirmi otuz, hattâ sekiz on metresinde durdu. Bizim askerlikçe bu mesafede hâlâ muharebenin bitmemiş olması şayanı istigrabdı (perişanlık). Çünkü eski nazariyata göre bu mesafenin pek çok fevkindeki bir mesafede muharebe neticesi taayyün etmiş olmak lâzım gelir. Halbuki düşmanın sebat ve ısrarı, kahraman askerimizin ölümden yılmaması böyle burun buruna gelindikten sonra da daha aylarca müddet pek kanlı muharebe safhaları görmek imkânını muhafaza etmiş oluyor.
Bu muharebe böyle saat dörtte burun buruna gelmekle taarruz durdu. Fakat muharebe olanca şiddetiyle devam ediyordu. Ben kemali ciddiyet ve şiddetle taarruz edilmek, bu taarruz ihtiyat ve istinat kuvvetleriyle iyi takip olunmak şartıyla neticei kat’iyyenin (kesin netice) kazanılacağına kaniydim. Ve bu kanaatimde musırdım. Bilhassa düşmana bu kadar yaklaşıldıktan sonra gecenin zulmetinden istifade edilerek düşman siperlerine atılmak pek mümkün olacaktı. Gece yarısına kadar bazı tertibatla iştigal edildi. Sonra bir gece hücum yapılmasını emrettim. Fakat sabaha kadar cereyan eden ahvale, hâsıl olan vaziyete nazaran düşman mevazii asliyesine girilemediği anlaşıldı.