ANAFARTALAR KUMANDANI MUSTAFA KEMAL İLE MÜLAKAT -19-

ANAFARTALAR KUMANDANI MUSTAFA KEMAL İLE MÜLAKAT -19-

Karşımızda bulunan düşmanı denize dökeceğimize inancım tamdır

ATATÜRK 30 AĞUSTOS’U ANLATIYOR -9-

 

Bu faaliyetler sırasında, Kanlısırt cihetinden düşman sol cenahımızı sabahtan beri tazyik etmekte imiş. Bu taarruzu tevkif edilmiş. O gün düşmanın dokuz nakliye gemisinden karaya dökülen askerinden başka sekiz nakliye gemisinin daha ufuktan kıyılara doğru yaklaşıp büyümekte olduğu görülüyormuş. Bizim birinci hattımız düşmanın iki yüz, üç yüz metre karşısında bulunuyormuş. 

Bu suretle gittikçe tekâsüf eden düşmanın karşısında beklemektense kat’î neticeyi kazanmaya kifayet edecek kadar kuvvet celbi için Mustafa Kemal Bey mafevk (üst) kumandanlara maruzatta bulunmuş. İstediği kuvvetleri alınca cephesi genişlediğinden muhtelif kumandanlarla daimî münasebette bulunmak zorlaşmış. Onun için cephesini muhtelif mıntıka kumandanlıklarına ayırmış.
16 nisan:
Düşman sağ cenahımıza taarruz teşebbüsünde bulunmuşsa da durdurulmuş.
17 nisan:
Sağ cenahımızdaki siperlerimize düşman taarruz etmiş. Fakat kıt’alarımızın mukabil süngü hücumları ile geri püskürtülmüş. Fakat tamamıyla yerleşen düşmanın yeniden mühim bir hücuma kalkışacağını muhtemel gören Mustafa Kemal Bey taze kuvvetlerle düşmandan evvel düşmana vurmayı kararlaştırmış. O zaman mıntıka kumandanlarını Kemalyeri nezdine celbedip şifahî talimatta bulunmuş.
O gün maiyetinde bulunan erkâna karşı söylediği sözlerden bazı kısımlarını bize vermesini kumandandan rica ettim ve şunları aldım: Zira taarruz emri vermeden evvel Mustafa Kemal Bey ruhlara hitap etmekten pek kuvvetli neticeler bekliyor. Onun için diyor ki:
"Düşmanın altı gündenberi iki defa taarruz ederek sarstığımız ve arazinin menaatinden (sarplığından) dolayı neticeye kadar şiddetli takip edememek yüzünden barınabilen aksamı himayesinde çıkarmakta olduğu ve fakat şimdiye kadar mahvettiğimiz kuvvetlerinin iki fırkadan fazla olduğu anlaşılmıştır. Seddülbahir’de Kumkale cihetinde de hal hemen aynı olmuştur.
Karşımızda bulunan düşmanı bire kadar hepimiz ölerek behemal denize dökmek lâzım olduğu kanaati vicdaniyesindeyim. Vaziyetimiz düşmana nazaran zayıf değildir. 
Düşmanın kuvvei maneviyesi(maneviyatı) tamamen mahvolunmuştur. Mütemadiyen siper yapmakla kendisine bir melce (sığınılacak yer) aramaktadır. Siperleri civarına birkaç mermi düşmekle derhal kaçtığını kendi gözlerinizle gördünüz. Düşmanı büsbütün kaçırmamak için daha çok teemmüle (düşünmek) lüzum yoktur.
İçimizde ve kumanda ettiğimiz askerlerde Balkan hacaletinin (utancının) ikinci bir safhasını görmektense burada ölmeyi tercih etmeyenlerin bulunacağını kat’iyyen kabul etmem. 
Şayet böyleleri olduğunu hissederseniz derhal onları kendi ellerimizle kurşuna dizelim.