Anadolu'yu Türk yapan millî ruhun ilk kıvılcımı

Anadolu'yu Türk yapan millî ruhun ilk kıvılcımı

Türk kültürüne değerli eserler kazandırmayı sürdüren Yrd. Doç. Dr. Mehmet Yardımcı, "2021 Yunus Emre ve Türkçe Yılı" dolayısıyla kaleme aldığı "Yunus Emre / Yaşamı Sanatı ve Şiirlerinin Tahliliyle" adlı eserini okurlarıyla buluşturdu.

Yunus Emre''nin Türk milletinin gönlünde taht kurmuş gönül sultanlarının başında geldiğini vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Mehmet Yardımcı, çalışması hakkında şu değerlendirmeyi yapıyor:

Âşık edebiyatı ürünleri Halk edebiyatının en önemli kolunu oluşturur. Sazının teline vurup ''İnsan kısım kısım, yer damar damar'' diyen âşık, her sanatçının kendine özgü bir dünyası olduğunu vurgulamıştır.

Biz de bu ilkeden hareketle ileride yayınlamayı düşündüğümüz Pir Sultan, Kul Himmet, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Aşık Veysel gibi her biri belli çizginin önde âşıklarının iç dünyalarını irdelemeye çalışırken kültür tarihimizin en büyük mimarlarından gönüller sultanı Yunus Emre''yi başa aldık.

Anadolu''da tasavvufî düşüncenin halk kitleleri tarafından sevilip benimsenmesinde ve Türk tekke ve tasavvuf edebiyatının gelişmesinde en büyük pay sahibi Yûnus Emre''dir.

Samimi, içten, alçak gönüllü âşık yol gösterme ve halkı uyandırma becerisi ile ününü Anadolu sınırlarını aşırıp dünyaya yaymıştır.

Anadolu halkını millet yapan ruhun, kıvılcımı olan ve efsanevî hayatının dışında elimizde sağlam vesika ya da belge bulunmayan Yunus Emre, Türk edebiyatının zirve şahsiyetlerinden biri olup, kullandığı Türkçe, dünya görüşü, inancı ve düşüncesi ile Türk milletinin gönlünde taht kurmuştur. Bu nedenle Anadolu''nun çeşitli yerlerinde, halk Yunus''a sahip çıkmış ve buna bağlı olarak da Yunus adına 10''dan fazla yerde mezar oluşturmuştur.

Yunus Emre''nin hayatı hakkında somut bilgilerimiz çok azdır. Yalnız çeşitli kaynaklarda ve kimi şiirlerde yaşamına ışık tutacak kayıtlara rastlanmaktadır. Bunlardan en dikkat çekeni Beyazıt Devlet Kütüphanesi''ndeki bir mecmuada yer alan "Vefât-ı Yunus Emre, sene 720, müddet-i ömr 82" ifadesi olup buna göre, Milâdî 1239-40 ile 1320-21 yılları arasında yaşadığı ileri sürülmektedir.

Şiirlerinden anlaşıldığına göre Yunus Emre Arapça ve Farsça''yı iyi bilmekte, tefsir, hadis gibi dinî ve tasavvufi bilgilere hakim olduğu görülmektedir.

İslâm dininin özünde var olan insana değer verme, sevme, sevilme, iyilikten yana olma, Tanrı''nın yarattığı her şeye saygı duyma ve mutlu bir dünya yaratma gibi konuları, kendine özgü bir anlatımla şiirlerinde sergileyen Yunus daha çok İslâm düşünce sistemini içine alan vahdet-i vücut felsefesine geniş yer vermiş, insan olmanın en önemli unsurunun sevmek ve sevilmek olduğu üzerinde durmuştur.

Yunus Emre adı, her dönemde Türk kültür ve düşünce hayatında hoşgörü ve sevgiyi temsil eden bir ad olmuştur.

Yunus Emre''nin, düşünce tarzındaki hakim unsur uzlaştırıcılığı, doğruları dile getirişi ve âşıklıktaki ustalığı nedeniyle Türk Edebiyatının bütün tarzlarmı etkilemiş ve Dini Tasavvufi Halk Şiiri ve Aşık tarzı edebiyatının temsilcileri Yunus Emre''yi pir olarak kabul etmişlerdir.

Dora Yayıncılık Tel:(0224) 221 38 39

***

Göktürklerden Cumhuriyet''e Türk Şiiri

Dr. Rıza Nur''un Birinci Dünya Savaşı yıllarında yazmaya başlayıp 1926''da Paris''te bulunduğu esnada yazımına hız verdiği ve sonraki bir-iki yıl içinde bazı bibliyografik ilaveler yapmakla birlikte 1930 yılında tamamladığı "Türk Şiirbiligi Tiretesi" adlı eseri, 2019-2020''de yürütülen bir proje esnasında Güler Doğan Averbek tarafından Berlin Devlet Kütüphanesi''nde Türkçe yazmalar arasında bulunmuştur. Doksan yıl boyunca gözlerden uzak kalan ve yazarının ifadesiyle Göktürklerden kendi devrine kadar uzanmak suretiyle "Türk''ün şiir ilmini vücuda getiren" Türk şiirine dair bu en kapsamlı ilk eser, Ötüken Neşriyat tarafından "Türk Şiirbiligi" adıyla okuyucuyla buluşturuldu.

Dr. Rıza Nur, ömrü boyunca pek çok eser telif etmiştir. Hatıralarında, eserini kaleme aldığı tarih aralığı itibarıyla basılmış ve basılmamış toplam 70 çalışmasının listesini vermiştir. Şüphesiz bunlar arasında hatalarına ve metotsuzluğuna rağmen en önemli addedileni, 1924-1926 yılları arasında Maarif Vekâleti tarafından 12 cilt hâlinde neşredilen "Türk Tarihi" ise de Rıza Nur, bugüne kadar ortaya çıkmamış olan Türk Şiirbiligi''ni "en mühim eseri" olarak tanımlamaktadır. Ancak Atsız''ın ifadeleriyle "Türk Tarihi" de "millî heyecan verici olması bakımından çok mühimdir" ve "Bir milliyetçi nesil yetiştirmiştir."

Rıza Nur, kendisinin de en mühim eseri kabul ettiği "Türk Şiirbiligi" ile ilgili şu değerlendirmede bulunmuştur:

"Bu eser benim dimağımın en iyi mahsulüdür. Bahislerin çoğunu ben ihdas etmişimdir. Hiç yapılmamış cetveller, grafikler tertip ettim. Türk şiirini taksim ve tasnif ettim. Şiire ait her şeyi topladım. Eski şeyleri tasfiye ve tensik ettim. Modern bir ilim hâline koydum. Birçok tasnif ve taksimler yaptım. Bunlar hep yenidir. Bu eser yeni görüşler, yeni buluşlar, keşifler ve icatlarla doludur. Eski ıstılahları Türkçeleştirdiğim gibi henüz bizde ıstılahı olmayan yeniden birçok Türkçe ıstılah koydum. Aruz vezinlerini müteharrik ve sakin yerine kısa ve uzun hece diye tarif ettim. Frenkler gibi remizlerle ve düsturlar hâlinde yazdım. Bunları bütün görmek ve anlamak için eseri okumak lazımdır."

Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50

***

HAFTANIN KİTABI

Sömürgeciliği yenen adam

Asya''nın Işığı Pandit Cevahiral Nehru. Cüneyt Akalın''ın anlatımıyla, İngiliz sömürgeciliğini yenilgiye uğratan Nehru, bu doğrultuda tarihin akışını değiştiren, büyük bir kültürel miras temelinde yükselen bir toplumun çağdaşlaşmasına önayak olan büyük devrimcidir; Batı ile Doğu''yu bir araya getiren kişidir; aradaki köprüleri inşa eden mimardır.

Nehru, Asya''da ulus-devlet çağını açanlardandır. 1950''lerde dünya çapında yükselen dalganın başına geçti, dünya hakimiyeti peşinde koşan büyük devletlere karşı "Bloksuzlar-Bağlantısızlar Hareketi"ni kurarak uluslararası barışı ve güvenliği pekiştirdi. Nehru''nun Atatürk Devrimi''ni değerlendirdiği yazısından bazı ara başlıklar da şöyle:

"Kemal Paşa, kadınların her türlü engeli yıkıp atmaları konusunda özellikle istekliydi...

Öncelikle sert saldırılara hedef olan peçe, dikkat çekici bir hızla yok oldu. Kadınlara çarşafı sadece özel yaşamında giyme hakkı tanındı...Türkiye başlığını, giyim-kuşamını ve yaşam tarzını değiştirdi. Kıyıda köşede yetiştirilmiş bir kadınlar kuşağının içinden hukukçular, öğretmenler, doktorlar, yargıçlar çıkardı."

Tarihçi Kitabevi Tel:(0216) 418 68 86

***

Dönüşüm ama nasıl?

 

Dr. İzel Levi Coşkun, "Süreklilikten Sürdürülebilirliğe" kitabıyla köklü bir şirketin sürdürülebilirlik ekseninde dönüşüm hikayesini anlatırken, süreklilik ve sürdürülebilirlik arasındaki 10 temel farkı açıklayarak bu alanda adım atmak isteyen herkese bir kılavuz sunuyor.

Kitapta; ne pahasına olursa olsun şirketlerin devamlılığını sağlamaya çalışan süreklilik yaklaşımından; önce insan ve çevre diyen ve hepimize yaşanabilir bir dünya vadeden sürdürülebilirlik yaklaşımına doğru nasıl bir dönüşüm olabileceği ele alınıyor.

 

 

 

 

Artisan Yayınları Tel:(0535) 206 74 20

***

KÜTÜPHANEMDEN

Ülke yönetenleri uyaran ozanlar vardı...

Usta araştırmacı ve halkbilimci Cahit Öztelli''nin ilk baskısı 1976''da Milliyet Yayınları tarafından yapılmış "Uyan Padişahım" adlı geniş hacimli kitabı, kendisinin de vurguladığı gibi "halkın gözü ile edebiyata akseden tarihin aynası" niteliğinde. Osmanlı''da tarihçilerin devlet memuru olduğunu hatırlatan Cahit Öztelli bunların sürülmekten ve atılmaktan korktukları için iktidardaki devlet adamlarının davranışlarını en küçük biçimde bile eleştirmediklerine dikkat çekiyor. Bu boşluğun saz şairleri tarafından doldurulduğunu kaydeden Öztelli şöyle devam ediyor:

İşte, Osmanlı tarihçisinin yazamadıklarını halkın dili olan ozanlar söylemektedir. Onlar, tarihçi gibi maddi ve manevi baskı altında değildirler. Halkın içindedirler. Halkla birlikte sevinir, birlikte ağlarlar. Bütün acıları halkla, askerle birlikte çeken bu sanatçılar halkın saygısına dayalı yarı ermiş bir şaman tipidir. Ellerinde sazları ile imparatorluğu baştan başa dolaşırlar. Her yerde iyi karşılanırlar. Söyledikleri padişahın, sadrazamın kulağına gitmez. Gitmez ama, yine de bir umut ışığı olur ezilmişler için."

Aşık Mahremi kötü yönetici, rüşvet, hırsızlıktan bunalan halkın çektiği sıkıntıyı padişaha şöyle şikayet ediyor:

Kim olursa verme tuğ ile sancak / İşret başın bilir yavanlar ancak / Dünya gitti elden daha nolacak /Dünyanın nizamın bul padişahım.

***

Bunca fukaradan vergi alınır / Dünyada her işe çare bulunur / Hep koyunlar çobanından sorulur / Bize de bir çoban bul padişahım.

***

Çeşmeler kurudu, abdest alınmaz / Mescidler kapandı, namaz kılınmaz / Kadir Mevlam hikmetinden sorulmaz / Mehdi''ye mi kaldı yol padişahım.

                                                                                                                                     (Ahmet Yabuloğlu)