Anadolu'yu aydınlatanlar ve Gürgür Baba...
Türkçe'ye gönül ve 90 yıllık ömründe büyük emekler veren Ahmet Miskioğlu, Kadıköy'de Perşembe toplantıları düzenliyor, buraya yaşı 60-70 dolayında aydınlar gidiyor ve çeşitli konularda düşünsel ve bilimsel sunumlar yapıyorlar.
Lütfü Kaleli de, Miskioğlu'nun çağrısı ile katılıyor bu toplantılara, Anadolu'yu aydınlatanlar üstüne yaptığı araştırmaları sunuyor.
Şimdi bu sunumlar, 435 sayfalık kocaman bir kitap oldu Berfin Yayınları'nca.
Kitabını, bu konuları yazmasına vesile olan Miskioğlu'na armağan ediyor Kaleli ve aydınlatıcıların en başına Atatürk'ü koyuyor. Atatürk'e dair ilginç bilgiler gördüm, bunları size de sunayım:
-Ali Rıza Efendi ile Zübeyde Hanım, Bektaşi geleneklerine göre evlendi.
-Atatürk Sivas Kongresi'nin ardından Ankara'ya giderken Hacıbektaş'a da uğradı ve Bektaşiler ikrar töreni ile kılıç kuşatıp yola kabul ettiler onu.
Kitapta Anadolu'ya ışık saçan çok isim var, bunların hepsini aktarmaya bu köşe yetmez, tadımlık, çarpıcı bilgiler vereceğim, meraklısı alır tamamını okur.
Lütfü Kaleli, Ahiliğin bir Alevilik yolu olduğunu da öne sürüyor... Ahi Evren'in çok sevdiğim "Hak ile sabır ile bize gelen bizdendir, akıl ile ahlak ile bizi geçen bizdendir" sözünü bu kitapta da görmek, sevindirdi beni.
Ve Hacı Bektaş Veli, o en büyük ışık kaynaklarından biri... İşte onun ışık saçan sözlerinden birkaçı:
"Dinine dizinle değil, özünle bağlan... İşini aydınlıkta gör, karanlığa bırakma."
"Asalet duruluk ve doğruluktur, oturduğun yeri pak et, yediğin lokmayı hak et."
"Müminin gönlü Tanrı'nın Kâbe'sidir. Gönül ile Tanrı arasında hicap yoktur."
Şeyh Bedrettin... Düşünceleri ve eylemleriyle, dünyayı etkileyen bir Türk... Onun ünlü yapıtının adı: "Varidat"... Kaleli, Varidat'ın "Esinlenme yoluyla Tanrı'nın gönüllere ilettiği bilgiler" anlamına geldiğini yazıyor. Bedrettin, Tanrı ile âlemi birleştiriyor, Tanrı âlemin belirişi oluyor, âlem Tanrı'nın kendisidir, Yaratan da yaratılan da birdir.
Aydınlık uğruna en ağır bedeli ödeyendir Nesimi... Nesimi'nin derisi yüzülecektir, ona bu cezayı veren softalardan birisi der ki "Bu öyle bir melundur ki onun kanı nereye aksa, orayı kesip atmak gerekir." Der ya, Nesimi'nin bedeninden bir damla kan, bu yaratığın parmağına düşüverir. Yanında bulunanlar, "Kes o parmağı" derler. Nerede onda o yürek, kıvırtır: "Ben öyle laf olsun diye söyledim." Nesimi bunun üzerine şöyle der: "Zahidin bir parmağını kessen dönüp Haktan kaçar/Gör bu gerçek âşığı, dersin soyarlar da ağlamaz."
Kerküklü yazar dostum Necmettin Bayraktar, "Devletler yıkılır, ordular yenilgiye uğrar ama aydın insanlar dimdik ayakta kalırlar" der, bu kitap bu sözün doğruluğunu bir kez daha kanıtlıyor. Kaleli'yi yürekten kutluyorum.
Evet Necmettin Bayraktar'dan söz ettim, onun da incecik bir kitabı geldi, ondan da söz edelim. Bu kitabın adı: "Gürgür Baba Masalları" (Güncel Sanat Dergisi Yayınları). Gürgür Baba, Kerkük yakınlarında bir yer adı. Gürgür Baba, dünyanın en önemli petrol üretim merkezlerinden birisi olması yanında, Irak Türklüğünün varlık ve darlık simgesi olarak da algılanıyor. Gürgür Baba adına nice edebi ürünler çıktı. Necmettin Bayraktar, Danimarka'da yaşıyor ama aklı, fikri yurdunda. Yurdunun masallarını sunuyor bu kitapta. Masal mı gerçek mi, okuyun kararı siz verin...