​​​​​​​Anadolu: 10 bin yıllık tarih / Halim Bahadır

​​​​​​​Anadolu: 10 bin yıllık tarih / Halim Bahadır

Cumhuriyet gazetesi çalışanı eski bir dostla, üzerinde çalıştığım Anadolu'ya dair bir proje hakkında sohbet ediyorduk.

Dostum, başına gelenlerden sıkı dersler çıkaran, hayata çok yönlü bakan, yaşananı iyi analiz etmeye çalışan, son derece meraklı biri... Anadolu hikayeleri yazmak istediğimi söyleyince derin bir soluk aldığını duydum telefonda. Muhtemelen diye düşündüm söyleyeceği önemli şeylere hazırlık yapıyor. Haklı çıktım. "Dur birader" dedi yumuşak, keyifli bir ses tonuyla, "bu alanda söyleyecek lafı olan biriyim, bilirsin."

Haklıydı, biliyordum. Devam etmesi için "Söz sende üstad" dedim.

Bu toprakların tarihine girişi yaparken, 10 bin yıldan söz etti. Gayri ihtiyari 10 bin yıl diye mırıldandım. Daha o zamanlar bile medeniyetler kurulmuş bu topraklarda. Ve 250 yıllık toplama bir devletin kültürüyle yatıp kalktığımız gerçeği zihnime yüklenince içim acıdı.

Dostum, "Düşünsene" dedi, "bu topraklarda neredeyse her ailede ya bir gazi ya da bir şehit vardır. Ayrıca o kadar çok savaştık ki biz. Osmanlı-Rus savaşları. Kafkas halkları özellikle de Çerkez sürgünleri. Gelenlerin bu toprakları vatan bilip yerleşmeleri. Balkan Savaşları. Büyük göçler. Açlık, sefillik, eziyet, yoksulluk... Ve son vatan Anadolu'da tutunabilme savaşı... Birinci Dünya Savaşı. Çanakkale Savaşı, mübadeleler, yine göçler. Birbirinin içine, ruhlarına sızarak melezleşen kimlikler..."

Epey bir süre anlattı bu toprakları. Biraz soluk alması için araya girdim sonra.

Soluklandı ve ardından Sarıkamış şehitleri, Çanakkale Savaşı ve Balkan savaşları sırasında yaşanmış üç hayattan söz etti kısaca.

"Yahu birader, bunların her birinden birer roman çıkar farkında mısın" dedim.

"Öyle" dedi, "otur yaz, işin ne..."

Haklıydı. Yaşanan sayısız olay, yazılmayı kesinlikle hak ediyordu... 10 bin yıllık tarihin üzerinde geziniyorduk. Ve bu müthişti...

***

BEYEFENDİ

Hayata bakış ve gerçek dert

Kitapla, analizle, gerçekçilikle, beyinsel üretimle başı hoş olmayan bir toplumda, gerek yapısal gerek de yaşam pratiğinin ortaya çıkardığı sorunları tanımlamak zor iştir. Hatta bunların sorun olup olmadığını belirlemek bile başlı başına bir mesele olup çıkar diye düşündü Beyefendi, sahilde üç kuruşluk bir esinti ararken eylül akşamında.

Neydi sahi bir şeyi sorun haline getiren diye devam etti. Sorunu zamandan bağımsız düşünmek mümkün mü acaba? Onu ortaya çıkaran tarihsel ve pratik koşullar neler? Onu sorun haline getirenler ne? Yapısal mıdır? Toplumun tümünün mü canını sıkıyor, yoksa belli bir kesimin mi derdidir? Bir zamanlar ondan başka bir şey olmayacağı için mi o yaşanmıştır ve günümüze kendini sorun olarak aktarmıştır?

Bir banka otururken asıl sıkıntısına biraz daha yaklaştığını hissetti. Emin değildi elbette, ama sezgileri güçlü bir fani olarak duyumsadı bunu. O eylül akşamı nemin dışında tere boğan bir şeyler de olmalı değil mi diye fısıldadı sonra. Neden hayatım istediğim gibi değil? Zeki biriyim evet, mütevazı olmama gerek yok. Tamam da her zeki insanın hayatının iyi gitmesi diye bir kural da yok. Cümle dökülür dökülmez dudaklarından doğruldu bankta. Bu da ciddi bir sıkıntı diye mırıldandı. Ve devam... Ben ne yapmak istiyorum? Nasıl bir hayat beni mutlu eder? Bu hayatı finanse edebilecek gücüm var mıdır? Yoksa şayet, bu gücü nasıl kazanabilirim? Sağ eli ister istemez alnına gitti ve küçük ırmaklardan birkaçını temizledi. Nedense sonradan geldi aklına cebindeki kağıt mendil. Yarı delimsek bir gülüş belirip kayboldu yüz hatlarında. Ve dedi ki:

Onca teoriye gerek yok. Nasıl bir hayat yaşaman gerektiğine karar ver ve sorunlarına oradan bak. Çok farklı şeyler göreceğin neredeyse kesindir usta...

***

OKUYUNUZ

"İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticede aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum..." Bu romanında, toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın "kapana kısılmışlığını" ele alıyor Sabahattin Ali. Aydın geçinenlerin karanlığına, "insanın içindeki şeytan"a keskin bir bakıştır ustanın "İçimizdeki Şeytan" adlı eseri...

 

***

İŞTE O KADAR

Ne kadar ileriye gideceğini, ardında bıraktıkların belirler.